2018/11: A Green Intervention: Emerging Community Gardens of Istanbul /Bleda Öztek Master’s Thesis /Bauhaus University Weimar

Ocak 15, 2019 § Yorum bırakın

whatsapp image 2019-01-14 at 18.40.29

2016/06: birpavyon iki etkinlik /2016 Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’ndan Hareketle Mimarlığın Toplumsallığı Üzerine Çeşitlemeler / kuzguncuk bostanı

Haziran 22, 2016 § Yorum bırakın

13346478_10153787300144353_3925781838301552006_n

BİR PAVYON İKİ ETKİNLİK:
2016 Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’ndan Hareketle Mimarlığın Toplumsallığı Üzerine Çeşitlemeler

Moderatörler: Eray Çaylı, Gül Köksal ve Sinan Logie.

Bu çalıştay, gerek 2016 Venedik Bienali küratörü ve 2016 Pritzker Prize sahibi Alejandro Aravena’nın işleri ve Bienal için hazırladığı küratöryel çerçeve etrafında gerçekleşen tartışmalardan, gerekse de Türkiye Pavyonu üzerine 23 Mayıs’ta düzenlenen panelden arta kalan soruları, “mimarlık ve kent hakkı,” “mimarlık ve katılımcılık,” “mimarlık ve şeffaflık” başlıkları altında ve somut mimari pratiklerin ışığında ele aldı. Tartışmalar şu sorular etrafında yoğunlaştı;

• Çalışmalarınızın “kamu veya toplum yararına” olduğunu düşündüğünüz yönleri nelerdir?
• Yerel paydaşlar, meslek insanı ve bunların dışındaki aktörlerin çalışmalarınıza katılımcılık düzeyi ve şekli nedir?
• Hedef kitleniz, çalışma grubunuz ve/veya yol arkadaşlarınız kimlerdir?
• Ekonomik kaynak sorununu nasıl çözüyorsunuz?

Düzce Umut Evleri, Küçük Armutlu Mimar Meclisi, Herkes İçin Mimarlık, Plankton Project, Endüstri Mirası İnisiyatifi, Kuzguncuk Bostanı, Tarihi Yedikule Bostanları Koruma Girişimi’nden katılanların sunumları ardından dinleyicilerin katılımı ile açık tartışmalar yapıldı.

28 Mayıs 2016 Cumartesi (10:00-17:30) çalıştayından görüntüler;
Eray Cayli, Sinan Logie, Senem Doyduk, Cem Dursun, Öncül Kırlangıç,Yashar Adanali, Hande Akarca, Sinan Omacan, Evin Eriş, Herdem Doğrul,Zehra Merve Öztürk, Bogachan Dundaralp, Dila Gökalp, Aslihan Demirtaş,Yuvacan Atmaca, Merve Gül Özokcu, Murat Cetin, Ali Taptik, Dilşad Aladağ,Ezgi Çiftci, Irem Yılmaz, Hüma Şahin, Ayçıl Yılmaz, Esra Eres.

13339536_10153787299544353_3388849679035824064_n

13319852_10153787294279353_3704420330055231484_n13344513_10153787291939353_3472307907455736668_n

13310452_10153787299934353_8589662447477686277_n

Tüm etkinligin ses kayitlari

Alternatif 2

kuzguncuk bostanı sunumu ses kaydı

2015/03: Asıl soru(n)un peşine düşmek/ Mimarlık Semineri 2015 / “ Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikasına Doğru ” Tartışma Metni

Mart 9, 2015 § 2 Yorum

06032015

 

 

Asıl soru(n)un peşine düşmek

Mimarlık Semineri 2015 / “ Türkiye Mimarlık Eğitimi Politikasına Doğru ” Oturumu

Bülend Tuna’nın bildirisi üzerine; Boğaçhan Dündaralp ’in tartışma metni.

 

Bildiri ve içeriğine yönelik bir değerlendirme yapmaktan öte konunun özgün bağlamına ilişkin bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Size düşüncelerimi aktarmadan önce de bir şey okumak istiyorum;

Eğitim danışmanı bir arkadaşım paylaşmış:

Bir özel ortaöğretim kurumunun Fütürist Senaryo yarışmasına katılan öğrencilerle söyleşi ve sonrasında forum yapılmış; Eğitim danışmanı arkadaşım da şu soruları sormuş:

Siz telefon ve internet bağımlısı bir kuşak mısınız? Gözünüzü ekrandan ayırıp gerçek ilişkiler kuramıyor musunuz?

Gelen yanıtlar şöyle:
– Yetişkinler önce kendi iş ve ekran bağımlılıklarını çözsünler
– Bizi sitelerde diğer insanlardan ayrıştırarak yaşatıp sonra neden arkadaşımız olmadığını mı sorguluyorsunuz.
– İlişkilerde sorun varsa telefon ve internetten önce ekonomik sistem, kültürel yapı, aile vb. gerçek sorunlara odaklanın telefon küçük mesele, biz onu çözeriz.
– Bizi kendi döneminizin ilişki biçimleri ile kıyaslamanız doğru değil, her dönem kendi ilişki biçimini yaratır.
– Bugünün ilişki biçimlerine yargılamak için değil anlamak için bakarsanız anlarsınız.

“Bunlar sadece hatırlayabildiklerim ve anlayabildiklerim. Eğitimciler ve anne babalar olarak çocuklar ve gençler hakkında konuşmayı bırakıp onlarla konuşmaya başlasak diyorum. “

Diyerek de paylaşımını bitirmiş…

Ne kadar haklı değil mi?

Her kuşağın içine doğduğu bir dünya/ortam var. Her kuşak bir sonraki kuşağın ortamını hazırlıyor. Benim de  “kuşak olarak bugünün ortamındaki sorumluluk alanımızı nasıl tarif etmeliyiz?”, “Temelde hangi soruları sormalıyız?”  Gibi sorularım var…

Modern dünyada hepimiz doğduğumuz andan itibaren temas edilir dünyanın üstüne bizden önceki kuşağın “öğrenilmiş dünyasını” cehalet örtüsü ile kaplanırız.

Öğrenilmiş bir dünyanın kurbanı olarak büyürüz.

Hayata dair kendi varoluş stratejilerimizi üretmek yerine; bizler için hazırlanmış patikalardan yürürüz. Kendi zekâmızı değil; bize öğretilen zekâyı kullanırız.

Oysa kendi zekânı kullanmak bir sorumluluk üretir. Karşılığında da bedelini ödetir. Başka bir zekâyı kullanmak ise meşruiyet üretir.

Çelişkiler de burada başlar. Örneğin mimarlar ve meslek odaları Zorlu Center’dan 3. Havalimanı’na kadar Projesinden, pek çok yapı ve proje karşı çıkmış, davalar açmıştır. Ama projeler de, yapılar da mimarlıkları da meşrudur. ( ya da meşrulaştırılmıştır.) Bu projelerin altında imzası olan mimarlar, projelerine karşı çıkan odaları tarafından ödüller verilmiş hatta Büyük Sinan ödülü ile onurlandırılmışlardır.

Pek çok şey yanlıştır. Ama ne yazık ki meşrudur ve meşrulaştırılabilir.

Temel sorunumuz öğrenilmiş ya da bize dayatılan zekâlar yerine; kendi zekâlarımızı özgürleştirerek kullanabileceğimiz, bu zekâların birbirini besleyeceği, zenginleşebileceği ortamların kurulamamasında, üretilememesindedir. Meşruiyet ortamı her açıdan kolaydır. Adapte olunabilir, hızla öğrenilebilir, sonuçları hızla alınabilir.

Hepimiz yıllardır bu ve benzer ortamlarda “ Düşünen, sorgulayan, soru soran ve üretimlerini cesurca ortaya koyabilen zihinlere ihtiyacımız var” diyoruz. Ama bunun için ne kadar çaba harcıyoruz ya da harcadık. Kurumlarımızı, ortamlarımızı ne kadar dönüştürdük/dönüştürebildik.

Kurumlarımız hep ters işliyor. Önce kurumlarımızı kuruyor. Sonra içeriği ve ortamları oluşturuyoruz. Oysa peşinde koştuğumuz şeye göre kurumlarımızın çatkısı kurmamız gerekmiyor mu?

Mimarlık öğrenilen bir şey olmaktan çok keşfedilen bir şeydir. Hatta bazen icat edilen bir şey…

Mimarlık öğretilen ve sadece öğrenilen bir şey olmadığı için belki mimarlık nedir? Mimar kimdir sorularından önce mimarlık ne işe yarar? Ne için ve ne pahasına yapılır? Sorularının peşine düşmek daha önemli olabilir? İşte o zaman mimar da mimarlık da kendi ifadesini kendi koşul ve ortamlarında açığa çıkartabilir?

Deneyimlerimiz bunun tersinin bugün için bir anlam ifade etmediğini bize sürekli gösteriyor.

Mimarlık eğitiminden anladığım bir “ortam”. Bunu sadece okul ve kurumsallaşmalar olarak değil; kendi zamanın kesitine giren ve birbiri ile etkileşen her tür düşünce ve praksis ortamının uzamsal ortaklığı olarak görelim.   Etkileşimin de yanıtlar değil, soruların peşinden koşulan üretimlerle kurulduğu bir ortam…

Belki bu sayede bugünün bölünmüş zihin ve mekân pratiklerinin yarattığı düşünce ve pratik arasındaki uçurumu aşmak ve yeni bağlar kurmak mümkün olur; Ve gündelik hayat pratiklerinden de beslenen ve birbirini sürekli genişleten bir uzamda kendimizi işe yarar hale getirebiliriz.

Bülend Tuna’nın gösterdiklerinden yola çıkarak, şimdi yapılan çalışma ve örneklere bakınca; Başka kontrol mekanizmalarını beğenmeyip kendi kontrol mekanizmalarımızı üretmek işe yarar mı? Diye sormadan duramıyorum.

Belki pratikte evet ama esasta hayır. Gerçekliği kopyalayan ve tekrar eden, teknik dünyaya ve onun temsiliyet ve teslimiyetlerine mahkûm olan mimardan bahsetmiyorsak eğer…

 

Teşekkürler.

Boğaçhan Dündaralp, 06.03.2015

 

 

2015/02: INFOCORE // : A Video Kiosk @ Buyukada / Competition /ITU / jury

Şubat 4, 2015 § Yorum bırakın

INFOCORE 9

“INFOCORE // : A Video Kiosk @ Buyukada” başlıklı yarışma, “TRANSP( )SE” teması ile işlenecek olan yarışma ITU (İstanbul Teknik Üniversitesi), Mimarlık Fakültesi, Mimari Proje Stüdyosu 7 tarafından düzenleniyor ve 2015 Bahar Dönemi stüdyosunun ilk ayını kapsıyor. İstanbul’da aynı dönemde okuyan mimarlık öğrencilerinin de katılımına açık yarışmanın dili, ingilizce.

Jüri:

  • Alper Derinboğaz
  • Ayşe Şentürer
  • Boğaçhan Dündaralp
  • Deniz Koç Çeliker (Adalar Müzesi Küratörü)
  • Erenalp Büyüktopçu
  • Hakan Tüzün Şengün
  • Meriç Öner(SALT)
  • Zeynep Aydemir

“INFOCORE // : A Video Kiosk @ Buyukada”, öncelikle Büyükada’nın tarihçesi ve coğrafyasından hareketle seçilen herhangi bir noktada adaya eklemlenebilecek bir yapının/yapıların tasarımını talep ediyor.

Bu çerçevede yaklaşık 300 m3 hacim içinde her tür ekolojik, teknik ve poetik gerekçelerle üretilebilecek bir yapının tasarlanmasını amaçlayan yarışmanın teslimi, sergi ve jüri oturumu 26 Şubat 2015 Perşembe günü saat 14:00’da Taşkışla 3505 no’lu stüdyoda gerçekleşecek.

Sonuç ürün olarak iki adet A2 boyutlarında dikey hazırlanmış poster teslim edilecek.

Practice Run

 

 

11018855_10153057780888116_4281596077648552105_n10167931_10153058207343116_5517427751836985724_n

 

 

projeler için:

https://archstudiotrans.wordpress.com/

yarışma sonuçları haberi mimarizm: 

yarışma sonuçları haberi arkitera:

Yarışma Haber linkleri:

arkitera

mimarizm

yem

 

 

2013/11 Architecture Design Theory /Panel/ İTÜ

Kasım 16, 2013 § Yorum bırakın

1377139_10152237733924418_792799412_n

18/11/2013  “Kent Bağlamında Kırılmalar”:

Erbatur Çavuşoğlu & Boğaçhan Dündaralp / İTÜ Taşkışla 109

2013/10: Kozbeyli Köyü ‘sınır’ Atölyesi / izmir Gediz Üniversitesi / workshop

Kasım 16, 2013 § Yorum bırakın

9

6 5

broşür2_t

KOZBEYLİ İÇİN KENTSOYLU  SINIR OKUMALARI /  KOZBEYLİ’DE KENTİ OKUMAK

Kozbeyli Köyü İçin Bugün Köy Olma Sınır/ı/ları Nedir?

Kentin Dönüştürücü İzlerini Köyün Yapısal Sınırları Üzerinden Açığa Çıkartma Denemesi…

Kozbeyli’yi Hala Köy Olarak Tanımlamamıza İzin Veren Sınırları Tasarım Araçları ile Keşfetmek…

ÇALIŞMA MATERYALLERİ:

Atölye grubu için:

A0 hava fotoğrafı uydu görüntüsü (mümkün ise) / Ya da A3’lere göre karolajı yapılmış, kesilmiş de olabilir…

Farklı Renklerde  ‘post-it’ ler (kare-büyük format), Farklı kalınlıklarda siyah mürekkepli/keçeli kalemler,

Renkli kalemler / yazı ve boyama için; Fosforlu kalemler; Şeffaf eskiz bandı,

2mm Oluklu karton, maket bıçağı, yapıştırıcı ( çok sayıda olması gerekmez; taşınabilir az miktarda kavramsal maket, pafta üzerine soyut model vs… için gerekirse.)

Kozbeyli hakkında elde edilebilir bilgiler ( tarihsel, fiziki ve sosyal yapıya dair…; topografya kot eğrileri vs…bulunabilirse… Bu bilgiler atölyeye başlamadan önce öğrenci ve yürütücülere incelenmesi için gönderilebilirse iyi olur.)

Öğrenciler için:

A3 boyutunda Kozbeyli hâlihazır haritası veya uydu fotoğrafı çıktıları…(her öğrenci+ atölye yürütücüsü için)

A3 eskiz, A3 sert altlık, yeterli sayıda kıskaç

Fotoğraf makinası, dizüstü bilgisayar, (  gerekli yazılım donanımları), not-eskiz defterleri,

A3 printer (yazıcı)

41237 8

1397280_10151487903474649_1656702826_oIMG_752310

Kozbeyli Atolye Brosur

BD Atolye Notları 5-6 Eki 2013

2013/08: Dikili Köyleri için Rehber Denemesi / Yahşibey Tasarım Çalışmaları 31 / ESTV

Eylül 12, 2013 § 1 Yorum

1 22-02-1 2-2 3 4 5 6 6-1 7 8 9

Yahşibey Tasarım Çalışmaları / 31

1-15 ağustos:yahşibey / 16-31 ağustos:istanbul

Bugüne kadar Yahşibey çalışmalarımızın tamamını Yahşibey için yaptık. Kimse bizden birşey istemeden kendi kendimize sorular üretip,yanıtlar bulmaya çalıştık. Anlamak,anlamlandırmak ve anlatmak üzerine kurulu olan bu süreç en azından vardığımız sonuçlar kadar önemli oldu. Bütünüyle gerçek olmasa bile bir ucundan gerçekliğe değen ve birileri daha ucundan tutsa, gerçek olabilecek olan şeylerle uğraştık. Gerçekliğin sınırlarını anlamaya,anladıkça esnetmeye çalıştık. Esnemeyecek kadar donuk ve zihin açıcı olmayanları yok saydık…

Zanaatkarlık,yerellik,taş/toprak gibi hemen elimizin altındaki malzemeler,görünmek ve kaybolmak,yapmadan yapmak,iklim,rüzgar,güneş,antikite,geçmiş

zaman,göç,komşuluk,etnisite,paylaşım,alışkanlıklar ve yenilik,karmaşıklık ve basitlik,kutlama ve şenlik,tören,gelenekler,mimarlar ve mimarsız mimarlıklar gibi konular üzerinde gözlemler yaptık,düşündük,tartıştık,anlamaya ve anlatmaya çalıştık.

Uzunca bir süredir mimarlığın gündeminde olan ‘kentsel meseleler’den uzaklaşıp,’kırsal meseleler’e geçmeyi denedik. %75’inin kentlerde yaşadığı söylenen Türkiye’de kentleşme üzerine duymadığımız kalmadı. Kentleşmiş olsak bile kentlileştiğimiz söylenebilir mi? Yoksa bir zamanlar üzerinde konuşulan “köy kent”ler mi oluşuyor?

İşte biz bunlar üzerinde düşünürken ‘büyük kent yasası’ çıktı ve köyler mahalle oldu…

Dikili belediyesinden arayıp,yeni yasayla oluşan durumda ne yapmaları gerektiği konusunda birlikte çalışmak istediklerini söyleyip,yaz okulunda bu konuda bir ön çalışma yapıp, yapamıyacağımızı sordular. Hemen evet dedik ve ne yapacağımızı tam olarak bilemediğimiz bu konuda çalışmaya karar verdik.

Yapacağımız çalışma temel olarak bir ‘tasarım rehberi’ olarak düşünülebilirdi; kırsal kesimde model olabilecek bir tasarım rehberi. Yaz okulunun 15 günlük süresi içinde bu tasarım rehberini yapamazdık ama 25 köyde araştırma ve tesbitler yapıp,ortak paydalar bulmaya çalışır,bu ortak paydalar içinden ‘sürdürülebilir’ olanları belirleyebilirdik. İstanbul’da sürdürmeyi düşündüğümüz ikinci aşamada ise Yahşibey çalışmalarından bazı ara sonuçlara varabilir ve daha sonra bu çalışmaya katılacak olan ekiplerle vardığımız sonuçları paylaşır, etkin bir biçimde bu çalışmaya eklemlenmelerini sağlayabilmeyi umuyoruz. Henüz ne ile karşılacağımızı bilmiyoruz. Nasıl bir sonuç üretebileceğimizi de. Ama iyi bir iz üzerinde olduğumuzdan kuşkumuz yok. Bu yüzden de denemeye değer diye düşünüyoruz.

Nevzat Sayın (www.nsmh.com) ve Boğaçhan Dündaralp (www.ddrlp.com) önderliğinde gerçekleşmiştir. Yahşibey Tasarım çalışmaları ESTV (Emre Senan Tasarım Vakfı)  çerçevesinde gerçekleşmektedir: http://www.yahsiworkshops.com/

çalışma dokümanı pdf’ini buradan inceleyebilirsiniz_

Katılımcılar:

  1. ONUR KARADENİZ                       (İTÜ)
  2. ÖZGE ÖZKUVANCI                       (GYTÜ)
  3. YILDIRIM YAZGAN ARIKAN         (YÜ)
  4. YEŞİM YIKILMAZ                          (BÜ)
  5. ELİF GİZEM AKILLI                       (DEÜ)
  6. MERT KALKAN                             (YTÜ)
  7. NESLİ NAZ AKSU                          (İTÜ)
  8. HARUN KOLAY                             (YTÜ)
  9. SEVGİM AYHAN                           (BAU)

2012/09: TURKEY modern architectures in history /Sibel Bozdoğan, Esra Akcan/ Book

Eylül 29, 2012 § 1 Yorum


Turkey
Modern Architectures in History
Sibel Bozdoğan, Esra Akcan
Reaktion Books
Haziran 2012
ISBN: 9781861898784

2012/06: türkiye’ de mimarlık düşünce-tasarım-uygulama pratikleri’ne dair… / arredamento panel metni

Ağustos 10, 2012 § 1 Yorum

“İTÜ Mimarlık Fakültesi’ nde 27 Aralık 2010 tarihinde “Türkiye’ de Mimarlık: Düşünce-Tasarım-Uygulama Pratiklerine Dair…” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Toplantının organizasyonunu yapanlar, Mimarlık Bölümü “Günümüz Mimarlık Düşünceleri ve Tasarıma Yansımaları” seçmeli dersinin öğrencileriydi. Panelin moderatörlüğünü Ayşe Şentürer yaptı. Ferhan Yürekli, Semra Aydınlı, Uğur Tanyeli, Şevki Pekin, Nurbin Paker, Deniz Aslan, Ertuğ Uçar, Boğaçhan Dündaralp konuştular. Bu panel metnini Ayşe Şentürer ve Didem Sağlam yayına hazırladılar.”
– fotoğraf: arkitera.com

medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.

panel hakkında detaylı bilgi ve söyleşi metni için tıklayınız.

2011: emerging architectural practices in the informal city / dila gökalp / tez-röportaj

Ağustos 1, 2011 § 1 Yorum

Emerging Architectural Practices in the Informal City, Case Study of Istanbul
Dila Gökalp

Boğaçhan Dündaralp yanıtlar:

  • Güncel mimarlık kavramları ve pratikleri içinde mimari yaklaşımınızı nerede konumlandırıyorsunuz? Ofisinizin işleri göz önüne alındığında nasıl bir üretim modeline sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz?

Mimar olarak konumlanma halimin belirleyicisi genelde;  “üretim bağlamını belirleyen tüm ilişkiler içinde ‘mimar’ olarak nerede ve nasıl konumlanmalıyım ?”  sorusu olduğu için,  dışarıdan bakıldığında çoğu kez  üretim modelleri üzerinden kavranması zor bir pozisyona sahip olabilirim.

Konvansiyonel proje üreten stereotipik mimar profilinin üretim sınırlarının; karşı karşıya kaldığımız durumların çeşitliliği ve bu durumların özgün koşullarının açığa çıkartılması sonrasında  “mesleki hizmet alanı”nı genişlettiğini düşünüyorum.  Dolayısı ile sadece mimarlık alanı ile sınırlı kalmayan, farklı zaman dilimlerine ait geniş bir kavram-pratik ilişkisini tarayan alandan beslenip, düşünmek, tartışmak zorunda kalacağınız bir pozisyona doğru çekiliyorsunuz.

Bu anlamda üretimlerimiz de yapılagelen, denenmiş, sınanmış risk almayan, sonuçları daha öngörülebilir mimarlık üretimlerine göre daha çok tartışmaya kendini açan, sınanmaya, denenmeye açık, sonuçlarının yaşandıkça, tartışıldıkça görüneceği “mimarlıklar” olarak tarif edilebilir. 

  • Bugün içinde bulunduğumuz, çeşitli aktörlerin elinde şekillenen kent bağlamında mimarlık üretimi nasıl yapılmaktadır?

Özellikle İstanbul gibi dinamik yapılardaki çok kültürlü, hele son dönemlerdeki neoliberal politakaların katalizörlüğünde devinen kent bağlamı; mimarların henüz kendilerine atfedilen indirgenmiş mesleki rolleri dışında yeni roller üretebilme potansiyeli üreten alanlar açmış gibi görünüyor. Fakat bu alanlardan gözlemlediğimiz  üretimler; İstanbul üzerinden konuşursak,  yok denecek az biçimde zaman zaman ‘olay’ bazında beliren sürekliliği olmayan girişimler olarak gözlemleniyor. Bunun nedenini hem ölçek olarak çok değişken hem de birikitirilmiş bilgi  ya da düzenlenmiş veriler olmadan çok hızlı  dönüşen kentsel durumların;  ‘mimarlar’ı verili olan duruma mahkum, onu pek de yorumlama imkanı olmadan, albenisi yüksek  binalar üreten ne kadarının gerçekten mimarlık üretimi olduğu tartışılır, ‘tasarım’cı alanına sıkıştırdığını ‘pratik’ dünyaya bakarak söyleyebiliriz.  Bugüne kadar içinde yer aldığımız mimarlık ortamı zaten bu “rol”ü  çok sorgulama gereği de duymadı. Ancak mimarlık üretiminin bugün karşılaştığı durumlar düşünülünce;  ‘yeni’ durumlara, ‘eski-bildik’ yanıtların üretilmesi ile sonuçlanan hızlı bina üretimine bakarak hem bu’ rol’ü hem de ‘yapı üretim süreçlerini’ neden yeniden sorgulamamız gerektiği daha açık görünüyor.

  • Çağdaş mimari akımları da düşününce mimari söylem ve üretim pratikleri ne noktaya gelmiştir?

Mimarlık bilgi alanının ‘özerk’  bir  doğasının olmaması,  onun maruz kaldığı her tür alanın bilgisini kendi içinden yeniden tanımlama çabası içermesi,  üretim ilişkileri  ile  iç içe olma zorunluluğu, bugünün enformasyon dünyasında  farklı zaman kesitleri ile birlikte eş zamanlı pek çok  konuyu kendi gündeminde çoğaltmış görünüyor.  Bu ‘çoğaltma’, bir ‘çokluk’  sürekli bir dolaşım ağı içinde, az önce bahsettiğim nedenler ile yeni paradigmalar, taze bakışlar, ‘alternatif ’lerini arar nitelikte görünüyor…      

  • Günümüzün küreselleşen kent İstanbul’ un hangi koşullarda ve nasıl bir kapsama sahip mimarlığa ihtiyaç duyduğunu düşünüyorsunuz? Sizce mimarlar gelecekte nasıl bir konuma sahip olacak?

Bir taraftan üretimini özgün ‘Bağlam’ların koşulları üzerinden düşünen diğer taraftan da kentteki oluş hallerinin farklı ölçeklerdeki davranış biçimlerini biribirleriyle ilişkilerini anlamaya çalışan biri olarak;  idealize edilebilecek bir ‘model’ ya da ‘yaklaşım’ın olamayacağını düşünüyorum. Öngörülebilir olamayacağı gibi sağlıklı da görmüyorum… Ancak kendi adıma söyleyebilirim ki:  Bu ortamda mimarlığı; çoğalma ve çoğaltmanın sağladığı imkanlarla, ona katkıda bulunacak, öngörülerle sınırlı potansiyellerin ya da arzu uyandıracak, baştan çıkaracak tasarımların peşine düşmek, deterministik olmak yerine öngörülemez  ‘istisnaların’ üreyebileceği, sınanabileceği, tetikleyici imalar içeren ortamlar; mimarı da bu ortamların katalizörü olarak görmek beni oldukça heyecanlandırıyor…

  • Kentin gündelik yaşam ve üretim pratikleriyle mimarın ve mimari üretimin karşılıklı ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bu iki realitenin kesiştiği alanlar var mıdır?

Biz ne kadar üretimlerimizin  bu iki realitenin kesişiminden beslendiğini, ürediğini  iddia edelim; bu ikisinin birbirinden bağımsız ‘oluş’lar, ‘süreç’ler olduğunu kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu ikisinin birbirine dönük niyetleri olduğundan bahsedebiliriz; ancak bu niyetlerin kesişimi çıplak gözle görünür bir durum olmasının ötesinde zaman içinde açığa çıkan, duyumsanan, deneyimlenen şeyler…

  • İstanbul’un enformel dinamiklere sahip olması bir mimar veya tasarımcı açısından nasıl bir üretim ortamı yaratmaktadır?

Kent ilişki-ilişkilenme formları üreten bir yapı. Son dönemde kentin bu yapısı biz mimarlar için yeni bir öğrenme modeli sunduğuna inanıyorum. Benim öğrencilik yıllarında aldığım modernist eğitimin deterministik  ‘program’ anlayışının kent mekanında işlemediğini görmek, kentlinin kendiliğindenlik içinde farklı kullnım biçimlerini gözlemlemek, bizim ‘program’ dediğimiz şeyi sorgulamamıza imkan veriyor. Bu anlamda kent mekanı, makro ölçekte anlama çabalarından öte, ‘deneme’ ye çağıran, yeni ilişki biçimlerini açığa çıkaracak  pek çok imkanı deney alanı, mikro ölçekteki hareketlerin kenti nasıl dönüştürebildiğini gösteren bir ortam sunuyor.

  •  Dünyada ofis modeli, söylemi veya ürettiği projeler bağlamında takip ettiğiniz gruplar hangileridir?

Ofis modeli olarak İşleyiş ve çalışma anlamında pek takip ettiğim bir ofis olmamakla birlikte, Atelier Bow-wow, Alejandro Aravena, Teddy Cruz, Urban Think Thank Architecture, Eyal Weizman, Mapoffice, Stealth Architecture, Stalker, Kazuyo Sejima, Ryue Nishizawa gibi isimlerin üretimlerini ilgiyle izliyorum…

_ röportaj metnini .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ tez özetini .pdf formatında görmek için tıklayınız.

2011/01: [mts] proje 1 / reading the informal city

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın

İTÜ, MİMARİ TASARIM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI
MİMARİ TASARIM ARAŞTIRMA LABORATUARI / [mts] PROJE 1:
2010-2011_Güz yy
Prof. Dr. Ayşe Şentürer, Ar. Gör. Bihter Yılmaz
İ. Akpınar, M. Aksoy, O. Avcı, S. Aydınlı, Ö. Berber, B. Dündaralp, A. Erdem, E. Homsi, A. İnceoğlu, H. Kahvecioğlu, N. Kahvecioğlu, B. Kürtüncü, E. Sezgin, A. Şenel, F. Yürekli

GİRİŞ:

“Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı, Proje 1/Mimari Tasarım Araştırma Laboratuarı’nın amacı eleştirel, kuramsal, ve deneysel mimari tasarım uygulamaları için bir ortam sunmaktır. Mimarlıkta eleştirel tasarım yoluyla araştırma ve kuram üretmek olarak da tanımlanabilecek ve bu özelliği ile bir laboratuar olarak da görülebilecek olan Proje 1, aynı zamanda kişisel düşünceler, deneyimler ve uygulamalar yoluyla bir mimarlık ve tasarım yaklaşımı inşa etmeyi hedeflemektedir.

Proje 1/Laboratuar’da, kentsel yapılara odaklanılacak, kent bağlamında mimari araştırmalar yürütülecek ve çağdaş kent yaşamını oluşturan “karmaşık” kentsel yapılar aracılığıyla mimarlık ve tasarıma yeni bakış açıları getirilecektir. Geniş bir spektrum içinde ele alınabilecek olan bu araştırmaların bu yıl için ana teması ise, ‘KENTSEL KONUT_YENİDEN, BUGÜN’ olarak belirlenmiştir.

Günümüz kent yaşamının değişen özelliklerine bağlı olarak ortaya çıkan, kavrayış (algılama ve analiz), temsil ve tasarımın yeni yollarını düşünmek ve araştırmak Laboratuar/Proje 1′ in diğer bir hedefidir. Kendine özgü Metropol özellikleriyle, bütün alan çalışmaları ve tasarım uygulamalarının konusu olacak “İstanbul” üzerine yeni bilgi, spekülasyon, gelecek projeksiyonları ve tasarılar üretmek ise Mimari Tasarım Araştırma Laboratuarı / Proje 1 için hedeflenen tasarım alanıdır.” – proje dosyasından

BİR ARAŞTIRMA MİMARLIĞI DENEMESİ: MTS 1 

Mimarlık ve tasarım çalışmalarıma bağımsız başladığım 2005 yılından bu yana ‘urban’ temalı araştırma projeleri yürütüyor; bu çalışmaları hem akademik platformlarda hem de bağımsız gündelik pratikler içinde sunma, sergileme ve tartışma imkanı buluyorum. Önceki yıllarda “kent-mimarlık-tasarım”  ilişkilerini odağına yerleştirmiş bu ders kapsamında çeşitli seminer ve panellere davetli olarak katılarak bu çalışmaların arkasında yatan fikir ve süreçlerin deneyimlerini aktarma fırsatım olmuştu. “KENTSEL KONUT_YENİDEN, BUGÜN, İSTANBUL” temalı bu dönemki çalışmanın; hem konu olarak hem de işleyiş olarak bu çalışmalarımla parallelliği nedeniyle stüdyonun işleyişine katılma daveti benim için ayrı bir önem taşıyordu.

Bu sürecin yayın adına tarafımdan değerlendirilmesinin farklı katmanlar taşıdığını belirtmemde fayda var. Dolayısı ile bu katmanlılık halini iç içe ifade etmek yerine biraz ayrıştırarak değerlendirmenin daha faydalı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle kendi konumlanmamdan kaynaklarak kavradığım bu katmanları şu başlıklar altında ifade etmeye çalışacağım: Ortam-bağlam, mesafe-konumlanma ve katkılar-üretimler.

Ortam-bağlam:

Yapılacak çalışmanın mimari tasarım kürsüsü çatısı altında yapılması, yüksek lisans programının bir parçası olması, kent-mimarlık-tasarım ekseninde bir  eleştirel, kuramsal ve deneysel mimari tasarım odaklı araştırma ve paylaşım ortamını amaçlıyor olması, aynı zamanda ‘tez’ olarak hazırlanacak şey için bir laboratuar olarak görülmesi ve katılımcıların bu ekseni tartışmaya açacak kendi temsil yollarını da bu eksene göre üretmesinin beklenmesi benim ilk başta ’ortamı’ tanımlamama yardımcı olacak  koşullar olarak görülebilir.

Mesafe-Konumlanma:

“Bu ortam-bağlam çerçevesinde katılımcıların  ve yürütücülerin konumları nasıl tarif edilmeli?”, “Üretimleri ve bu üretimlere dair değerlendirmeler nasıl kavranmalı ve tartışılmalı?” soruları benim bu ortamda kendimi konumlandırmam için başka önemli referans noktalarını oluşturmaktaydı.

Kafamda oluşan ve benim kendimi konumlandırdığım çerçeveyi şöyle tarif etmiştim:Bu çalışmanın bir eğitim ortamında yapılması, katılımcı-öğrencilerin yüksek lisans dersi kapsamında yapıyor olması ve bir tez/araştırma dünyasına yönelik bir hazırlık hedefi taşıması, bu araştırmayı yapacak olan katılımcıları bir mimar/tasarımcı ve ürünlerinin de bir mimari tasarım projesi olmasından öte bir çalışma haline getirmektedir. Lisans eğitimi, proje dersi bağlamında bir mimar adayını bir problemle karşı karşıya kaldığıında onu nasıl kavradığını, kavradığı dünyayı kendi araçları ile nasıl bir tasarım sürecine dönüştürdüğünü ve bu süreci nasıl geliştirdiğini değerlendirirken ürünü bir ‘yapı’ projesine indirger. Lisansüstü ortamı ve MTS1 kapsamında yapılacak çalışma ise ‘Kentsel Konut’ olgusuna yönelik kavrayışların irdelenerek, bu irdelemenin yüzyıl içindeki gelişmeler çerçevesinde arka planını hem kuramsal hem de ürün bazında incelenmesini; bu anlama araştırmasını belirleyecek olan, belli bir sahaya odaklayarak o sahanın gelişim dinamiklerini ‘kentsel konut’ olgusu üzerinden yeni kavrayışlar üretebileceğimiz zengin bir tasarım dünyasına açaçak bakışların ve bilgilerin üretilmesini beklemektedir. Burada katılımcılar için temel fark, bir tasarım gerçekleştirerek bunu değerlendirmekten çok mimari tasarım pratikleri üzerinden birikmiş bilgi birikimini yeniden yorumlayarak ve eleştirel tasarım metodlarını kullanarak ölçülebilir, kavranabilir, tasarımın biricikliği içinde ve bireysel dünyalarda kaybolmayacak belli bir saha çalışması üzerinden üretilmiş yeni bilgi paketine ulaşmak olarak görülmektedir. Dolayısı ile çözüm odaklı tasarımcı-mimar ürünü değil; kavrayışları arttıracak, görünmeyeni görünür kılacak, araştırma ve kuramsal ‘mimarlık bilgisi’ alanına dahil olabilecek ürünlerdi beklenen ya da beklediğim…

Bu beklentilerle kendi konumlanmam adına ders kapsamında sunumunu yaptığımız ‘urban.annex’ projemiz gibi ofiste yürüttüğümüz diğer ‘urban’ temalı benzer projelerde de gündeme getirmeye çalıştığımız;  mimari tasarımı bir ‘problem çözme’ eylemine indirgeyen genel kabulü ve refleksi bu ortamda da sorgulamak için iyi bir fırsat doğmuştu.

Kent, ilişki-ilişkilenme formları üreten bir yapıOnunla ilişkiye geçerken kavrayışlarımızı sürekli geliştirmek, yenilemek, tazelemek zorunda kalacağımız  bir devinimde, kendi katmanlılığı içinde gelişirken, mimarlık disiplinini ve mimar pozisyonlarını bir tür çaresizliğe itiyor; ‘problem çözme’ iddiası beyhude bir çaba halini alıyor. Çoğunlukla da koşullara ‘teslim’olma halini getiriyor. Mimarlık üretiminin bugün karşılaştığı durumlar düşünülünce; ‘yeni’ durumlara, ‘eski-bildik’ yanıtların üretilmesi ile sonuçlanan hızlı bina üretimine bakarak hem bu ‘rol’ü hem de ‘yapı üretim süreçlerini’ neden yeniden sorgulamamız gerektiği daha açık görünüyor.

Kentin bugün farklı ölçeklerde ürettiği makro-mikro ilişkiler zinciri ile mimarlık terminolojmizde yer alan ‘işlev’/‘program’ kavramlarının içeriklerini tersyüz ediyor. Son dönemde kentin bu yapısının biz mimarlar için yeni bir öğrenme modeli sunduğuna inanıyorum. Benim öğrencilik yıllarında aldığım modernist eğitimin deterministik ‘program’ anlayışının kent mekanında işlemediğini görmek, kentlinin kendiliğindenlik içinde farklı kullanım biçimlerini gözlemlemek, bizim ‘program’ dediğimiz şeyi sorgulamamıza imkan veriyor. Bu anlamda kent mekanı, makro ölçekte anlama çabalarından öte, ‘deneme’ye çağıran, yeni ilişki biçimlerini açığa çıkaracak  pek çok imkanı deney alanı, mikro ölçekteki hareketlerin kenti nasıl dönüştürebildiğini gösteren bir ortam sunuyor.

Kent bir taraftan keşfe açık bir cazibeyle yeni imkanlar üretirken; mimarlığın ve mimarın araçlarını kentin imkanlarını ve potansiyellerini kavramak, görünür kılmak; farklı ölçeklerde yeni ilişkiler üretmek için nasıl kullanabiliriz? Bizi gafil avlayan ‘hızlı’ üretim ilişkileri içinde durumları anlayabilecek, sorgulayabilecek mesafeyi nasıl  üretebilir, kendimizi zihinsel olarak nasıl hazırlayabiliriz?

Bu sorular, mimar olarak kendi sorgulamalarım/sayıklamalarım olarak  bir süredir gündemimde olan; pratik üretim alanımda ve araştırma  projelerimde denediğim, sınadığım içeriklere eşlik ediyor.

MTS1 “Mimari Tasarım Araştırma Laboratuarı: Kentsel Konut_Yeniden, Bugün, İstanbul” ortamı,  konusu ve çerçevesi ile bu düşüncelerimi yeniden sınayacağım, sorgulayacağım uygun bir tartışma ve üretim alanı sunarak; ilgiyle içinde yer aldığım bir çalışma oldu.

Katkılar-Üretimler 

Katılımcılar, gruplar halinde;  yürütücüler ve diğer katılımcılar için haftalık olarak hazırladıkları sunumlar ve bu sunumların tartışmaları üzerine ilerleyen üretimler ile ‘kentsel konut’a ilişkin projeksiyonlar, kavramlar ve tasarım yaklaşımları önermeye çalıştılar.

Kalabalık ve değişken bir stüdyo modelinin denendiği ortamda; konu bağlamında yapılan literatür okumaları, analizler, kentsel okumalar, araştırmalar, gözlemlere dayalı çalışmalar; katılımcıların kendi analizleri doğrultusunda belirledikleri belirli alanlara ve saha çalışmalarına yönelerek, bu  okuma ve analizlerin bir bağlam üzerinden karşılaştırmalı aktarımları yapılarak, oluşan örüntülerin arkasındaki dinamikleri keşfetmeye çalıştılar. Bu dinamikler üzerinden de olası tasarım stratejilerinin nasıl oluşabileceğini araştırarak, bunları farklı temsil araçlarıyla (yazılı ve görsel) ifade etmeye çalıştılar.

Bu niyetlerin nasıl sonuçlar ürettiği, yukarıda çizilen çerçeve içinde hangi saptamalarda bulunulacağı önemli. Bu çalışma, kendi süreci içinde üretimlerin kendi içindeki barındırdığı niteliklere yönelik derinleşmeyi önleyen  temel noktalar, direnç odakları oluşturduğunu gözlememizde yardımcı oldu. Bu konudaki saptamalar ve süreçte tartışılanlar kısaca şöyle özetlenebilir:

  • Kavramsallaştırma arızaları ya da jenerik durumların/yargıların bataklığından kurtulamama,
  • Tartışmaların kendi ‘anlam-bağlam’ eksenini üretememesi,
  • Görüntü-yazı-alıntı-öngörü-öneri birlikteliklerinin ortak bir ifadenin parçası olamaması, kolajlaşması.
  • ‘durum’ yerine ‘sorun’ olarak görme algısı,
  • ‘yargı’lar ile ‘tespitler’in birbirine karışması.
  • Öneriyi geliştiren anlamında konumlanma eksikliği dışında önerilerde mimarın aktör olarak rolünün belirsizliği,
  • Hızlı sonuç elde etme refleksine bağlı yeterince sorgulama yapılmadan genel kabullere, yerleşik yargılara kolay teslim olunması,
  • Anlamaya çalışan ‘araştırmacı’ yerine yargılayan ‘tasarımcı’ duruşu,
  • ‘Oluşan’ şeylerle ‘tasarlanan’ şeylerin birbirine karışması,
  • Belirleyici aktörlerin süreç dışı kalması, edilgenleşmesi, konumlarının belirsizleşmesi,
  • Sosyal-ekonomik-politik belirleyicilerin kabullere terk edilmesi, öngörülerdeki sorunlu ilişkisizlik,
  • Yer-model-organizasyon ilişkilerinin çalışmasına yönelik kurgu ve veri eksiklikleri,
  • Daha demokratik olma adına kurulan sistemin herşeyi çözme iddası ile totaliter bir yapı kazanması, diğer oluşumların önünü tıkaması,
  • Teknik olabilirliklerin peşinden giderken bağlam ve nedensel ilişkilerden kopulması,
  • Bilginin üretilmesi ve ifadesinde temsil araçlarının etkin kullanılamayışı; sahip oldukları içerikleri taşıyamaması.

Konuya eğitim yanından bakarsak; kuramsal bir ders olmasına rağmen araştırma-tasarım platformu amaçlanarak oluşturulmuş bu ortam, denediği stüdyo modelinin ötesinde yukarıda bahsettiğim tartışma konuları ile de proje dersi kapsamında açığa çık(a)mayanları açığa çıkarması bakımından  oldukça önemli bir ‘rol’ kazanmış görünmektedir.

Kentlerin, özellikle de İstanbul’un hızlı yapılanma süreci içinde; bırakın  karşı karşıya kalacağımız durumların öngörüsünü, mevcut durumların değerlendirmesini yapacak bile çok az kaynağa, araştırmaya sahibiz. Bu değerlendirmeler için bilgi, yöntem, eleştirel bakış açıları ve farklı tasarım pratiklerinin aktüelleşmesi için çalışmalara ve birikimlere ihtiyacımız var. Henüz çok yolun başında olduğumuz düşünülürse; kent ile ilişki kurma biçimlerimizi araştıran  daha bir çok MTS1 içerikli stüdyonun, insiyatifin, girişimin çarpışmasına, etkileşmesine ihtiyacımız olduğu kuşkusuz.

Bugün, konuştuğumuz konularda ortak bir dil oluşturma ve geliştirme sıkıntısı çekiyorsak; suçu,  yeterince sorgulama, deneme ve sınama ortamlarını üretmeyişimizde arayabiliriz.

Boğaçhan Dündaralp, mimar/ddrlp

boğaçhan dündaralp değerlendirme yazısının pdf formatında görmek/indirmek için tıklayınız.

 proje dosyasını .pdf formatında görmek için tıklayınız.

[mts] proje 1 “taarla1o11g” blog’ una gitmek için tıklayınız.

2010/12: türkiye’ de mimarlık düşünce-tasarım-uygulama pratikleri’ne dair… / panel

Temmuz 31, 2011 § 1 Yorum


– fotoğraf: arkitera.com

_ “etkinlik deşifre metni/boğaçhan dündaralp” için tıklayınız.
_ etkinlik haberi için tıklayınız.
_ etkinlik duyurusu için tıklayınız.

2010: röportaj / arel üniversitesi

Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın

arel üniversitesi öğrencileri’ nin boğaçhan dündaralp ile röportajları.

2010/03: londra deneyimi sonrası / uyku[suz] @ taşkışla

Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın

“Boğaçhan Dündaralp, Londra deneyimi sonrası uykusuzdaydı…”

 “Mimar Boğaçhan Dündaralp, ARCHITECTURE FOUNDATION & ARKITERA işbirliği ile yapılan değişim etkinliği çerçevesinde Londra dönüşü izlenimlerini Taşkışlalılarla paylaştı.

İstanbul’dan beslenen genç mimar arkadaşımız, ‘bugünün küresel dünyasında İstanbul nasıl bir yerde? İstanbullu mimarlar olarak biz nasıl bir yerdeyiz? sorularından hareketle, yerelliğin nasıl bir mana taşıdığı üzerine fikir jimnastiği yaptığı projelerini/işlerini/çalışmalarını sundu… Küresel / yerel arası müzakere sürecinde, Michel de Certeau’un kent okumaları taktiğini genç mimar adaylarına öneren Dündaralp’i yeni stratejiler geliştirmek gerektiğinin önemini vurguladı.
Çalışmalarında, soru sorarak soruları araştırdıklarını vurgulayan Dündaralp, ‘karşılaşılan /olası karşılaşabileceğimiz tasarım problemleri için önceden zihinsel hazırlık yaptığını, tasarımlar geliştirdiğini’ aktardı.

Günümüz, kentsel muğlaklık ortamında, pozisyon alan, sosyal sorumluluk projeleri geliştiren, bunları tartışan ve düşündüğünü yüksek sesle söyleyen bir meslekdaşı dinlemek zihin açıcıydı ve ilham vericiydi…” – ipek yada akpınar.

_ etkinlik hakkında bilgi için tıklayınız.
_ http://uykusuz.taskisla.com/

 

 

2009: müzik ve mimarlığın kompozisyon bağlamında incelenmesi / hakan deniz özdemir / tez-röportaj

Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın

_ tez içinde yer alan röportaj metnini .pdf formatında görmek için tıklayınız.

2009/11: spirit of architectonics / workshop

Temmuz 29, 2011 § Yorum bırakın


_ atölye posterini .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ atölyeden fotoğraflar için tıklayınız.

2009/10: yaratıcılık, yaratıcı mekanlar ve kent / panel

Temmuz 29, 2011 § Yorum bırakın

2009/01: temas projesi / forum/sergi: haliç parkı

Temmuz 29, 2011 § Yorum bırakın

Esra Fidanoğlu, Emre Koyuncuoğlu, Ahmet  Önder, Ceren Balkır Övünç yürütücülüğünde İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Bölümü Mimari Tasarım Atölyesi öğrencileri ile Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri  ve Edebiyatı Bölümü Kültür Dersleri başlığı altında verilen “Farklı alanlar için Oyun Yazarlığı” dersi öğrencileri bir araya gelerek İstanbul’da yaşayan birçok farklı kültürün insanlarının birbirleriyle TEMAS etmeleri üzerinden toplumsal yaşama katkıda bulunma çalışmalarına Ekim 2007 de başlamışlardır.

Haliç çevresinde tasarımlanan TEMASmekanların tartışmaya açıldığı TEMASforum/sergi:Mekan (17Ocak2008/İKÜ) ile performansların canlandırıldığı TEMAS:Performans (3Mart2008/BÜ) ile TEMASforum/sergi:İstanbul (9Haziran2008/İKÜ) ile TEMAS noktalarının İstanbul’a yayılması durumu sorgulansının ardından, 24 Ocak 2009’da İKÜde TEMASforum/sergi: Haliç Parkı gerçekleştirilecektir.

Haliç’in metropolitan bir park olarak dönüşmesi bağlamında TEMAS AĞI ile örülmesi hedefine yönelik olarak gerçekleştirilen atölye tartışmalarına dayanan mimari tasarımlar, 2008-2009 Güz yarıyılı Mimari Tasarım Atölyesi ikinci ve dördüncü sınıf öğrencileri tarafından tartışimaya açılmakta.

_ etkinlik haberi için tıklayınız.

2008: toplam kalite yönetiminin mimarlık ofislerinde uygulanması / umut durmuş / tez-röportaj

Temmuz 28, 2011 § Yorum bırakın

_ tez içinde yer alan röportaj metnine ulaşmak için tıklayınız.

2008/10: temas projesi / seminer

Temmuz 28, 2011 § Yorum bırakın

TEMAS seminer / Yeni olasılıklar ortamı olarak KENTle bir zihinsel karşılaşma modeli;
URBAN.?:!+&-()_*></… araştırma projeleri – BOĞAÇHAN DÜNDARALP (ddrlp)

“Karşılaştığımız ve karşılaşacağımız dünya sürekli değişiyor,başka bir hal alıyor. Bu dünyada yeni karşılaşmalara hazırlıklı olmak için zihinsel olarak hazırlıklı olmak gerekiyor.” diyen ddrlp, 2006’dan bu yana müşterisi olmayan, kent temalı, kentle ilgili konular üzerine projeler, düşünceler üretmeye çalışıyor. Kentin görünmeyen potansiyellerininin araştırıldığı; yeni mekan, karşılaşma ve iletişim olanaklarının görünür kılınmaya çalışıldığı bu projeler; bir mimari tasarım ofisinin Ar_ge projeleri olarak da görülebilir. Bu çalışmalar, bir yandan ddrlp’nin var olan projelerini besliyor, bir yandan da kente, insana, yaşantıya yönelik yeni bir bakış üretmek ve onun arkasındaki durumları anlamak, araştırmak üzerine kuruluyor.

Yalnızca mimar ve mimarlıkla sınırlı değil farklı disiplinlerle işbirliği içinde oluşturulmaya çalışılıyor ve (medyalar, akademik ortamlar, sergiler gibi…) farklı ortamlarda tartışmaya açılarak, araştırılan konularda bir iletişim ve beslenme aracına dönüştürülüyorlar. Bu beslenme kanalı; bir mimarın içinde bulunduğu ortamla kendi araçları üzerinden nasıl ilişkiler kurabileceğinin de bir araştırması aynı zamanda…

2008/06: temas projesi / forum/sergi 2

Temmuz 28, 2011 § Yorum bırakın


“İstanbul’ da yaşayan bir çok farklı kültürün insanı kendilerini ve birbirlerini anlıyor ve kabul ediyorlar mı? Tarihimizde olumlu sonuçlarını gördüğümüz toplumsal birliktelik ve paylaşma kentin doğru noktalarında tasarımlanacak buluşma mekanları ile gelişebilir, yeni bir boyut kazanabilir mi?” (-temas projesi tanıtım dosyasından)

2008/01: temas projesi / forum 1

Temmuz 28, 2011 § Yorum bırakın


“İstanbul’ da yaşayan bir çok farklı kültürün insanı kendilerini ve birbirlerini anlıyor ve kabul ediyorlar mı? Tarihimizde olumlu sonuçlarını gördüğümüz toplumsal birliktelik ve paylaşma kentin doğru noktalarında tasarımlanacak buluşma mekanları ile gelişebilir, yeni bir boyut kazanabilir mi?”
(-temas projesi tanıtım dosyasından)

2007/11: temas projesi / ara jüri

Temmuz 27, 2011 § Yorum bırakın

“İstanbul’ da yaşayan bir çok farklı kültürün insanı kendilerini ve birbirlerini anlıyor ve kabul ediyorlar mı? Tarihimizde olumlu sonuçlarını gördüğümüz toplumsal birliktelik ve paylaşma kentin doğru noktalarında tasarımlanacak buluşma mekanları ile gelişebilir, yeni bir boyut kazanabilir mi?”
(-temas projesi tanıtım dosyasından)

1997: archiprix ’97 / mansiyon

Temmuz 14, 2011 § Yorum bırakın

_ medya içeriğinin tamamını .pdf formatında görmek için tıklayınız.

Where Am I?

You are currently browsing the akademik category at boğaçhan dündaralp.

%d blogcu bunu beğendi: