2020/02: TECHNE / Aura İstanbul 6.Dönem Çalışmaları Sergisi / Yürütücüler: Boğaçhan Dündaralp-Hakan Tüzün Şengün
Şubat 27, 2020 § Yorum bırakın
TECHNE
Yeni manzaralar aramak yerine,
yeni gözler edinin.
Marcel Proust
“Yapı, mekân ve hayat için bedenleşirken tektonik, bu oluşun özünü ifade eder. Bu fiziksellik ve madde dünyasını var eden insan bağlam, içerik, madde ve uzam ile bunu biçimlendirir, ölçülebilir kılar, zamansallık ve konum kazandırır. Mimarlık alanında tektonik, mimari bir dil ve gramerin kuruluşu bağlamında ele alınabileceği gibi neden/sonuç ilişkilerinin ötesinde, yapının poetikasına dair bir içeriğin kurucu ögesi de olabilir.” ifadesi ile yola çıkmış, dönemin temasını mimari yapının tektonik gramerine dair araştırmacı / deneysel süreçler üzerine kuran ve mimarlık edimini bu poetik varoluşu içinde ele alan bir eksen belirlemiştik.
Bu anlayışla dönemin hemen başında, özellikle yapmanın bilgisi üzerine düşünerek, İstanbul’da, sokakta, yaşamın informel detaylarının sökümü ve serimi üzerine çalıştık. Yaklaşık bir ay boyunca gündelik hayatın doğasını ve kamusal mekanda varolma biçimlerini çözümlemeye çalışarak, rutin ilişkilerin ötesine geçen bir anlama çabası içinde “seyyarların tektoniği” üzerine yoğunlaştık.
Atölye sürecinde bu bakış ile ‘mimarlık nesnesi’nden çok gündelik hayat içindeki fizikselliğin arkasındakini keşfetmeye ve bu dünyanın niteliklerini mimarlığın araçları ile anlamaya yönelen bir bakış geliştirmeye çalıştık. Özellikle kente, sokağa ve İstanbul’a yönelik araştırmayı yeni ufuklar yerine ‘yeni gözler’ keşfetmek üzerinde temellendirdik. Farklı düşünme ve ifade biçimleri oluşturarak metodolojik bir bakışın araçlarını bulmaya gayret ettik ve çoğu zaman bu yaklaşım ile konuları bu pencereden ele alarak çözümlemenin kapsamlı bir serim kurabilmesi için gayret ettik.
Bu dönemin ilk konuşmasında “çalışma alanımızı rutinin dışına çıkmak” olarak belirledik. Bizimle birlikte tüm arkadaşlarımızın yoğun ve özenli gayretleriyle yeni yolculuklara çıktık, keşfettik, ayrıştırdık, yeniden baktık, konuştuk, yaptık, düşündük ve en çok da üretim üzerine odaklanan bir atölye süreci kurmaya çalıştık. Şimdi bu sergi ile sizinle de paylaşarak dönemi tamamlıyoruz.
İyi seyirler…
TECHNE
Instead of looking for new landscapes, get new eyes.
Marcel Proust
“As structure comes into being for space and life, tectonics expresses the essence of this being. This is the human condition that creates the world of physicality and matter, shapes it with content, matter and space, makes it measurable and changes the temporality. Beyond the cause / effect, it can also be the constituent element of content on poetics.” as we set out the theme on the experimental processes of the tectonic grammar and takes the act of architecture within this poetic existence.
For about a month, we have focused on the “tectonics of peddlers” in an effort to understand the routine trying to analyze the nature of everyday life and the way they exist in public space within the informal details of life in Istanbul, on the street, at the beginning of the term, especially considering the knowledge of doing.
With this perspective the quality adjustment required for everyday life rather than the object of architecture and information about the quality in this world. We based our research on public space and streets of Istanbul for discovering new eyes instead of new horizons. We have tried to find the tools of a methodological view by choosing different ways of thinking and expression, and we have tried to design and analyze this approach.
In the first speech of this term, we determined our aim as “being out of the routine”. We have embarked on new journeys, discovered, looked again, talked, made, thought, and tried to establish a studio process focused on production, with the intensive and careful efforts of all our friends. Now we are completing the period by sharing with you with this exhibition.
Bon voyage…
2019/12: NP12 Evleri / Türkiye’de Çağdaş Konut Mimarlığı Sergisi / Berlin
Şubat 19, 2020 § Yorum bırakın
“Housing Construction in Turkey: Contemporary Tendencies and The Traces of Modernism” (Türkiye’de Konut İnşası: Güncel Yönelimler ve Modernizmin İzleri) olarak isimlendirilen sergide yer alan, karma kullanım, site, sosyal konut, tek ev ve rezidans gibi farklı tipolojilerdeki 26 konut yapısı aşağıdaki gibidir:
- 1+1 Apartman (İkikerebir Mimarlık)
- Angora Evleri
- Arte Teras Evler (VEN Mimarlık)
- Avend Çayyolu
- Barbaros Evi (Onurcan Çakır)
- Beysuvera Evleri
- Beyza Apartmanı
- Code Yıldız
- Dreamland Golf Residences
- Ekinci Academy Concept
- Ekinci-Ekol-Mixed Use
- Sedat Gürel Evi (Sedat Gürel)
- Hatipoğlu Evi
- Hukukçular Sitesi (Haluk Baysal ve Melih Birsel)
- Kınacı Evi
- Mea Evleri (VEN Mimarlık)
- Miramar
- Noxx Apartmanı (CM Mimarlık)
- NP12 Evleri (ddrlp Mimarlık ve Tasarım Hizmetleri)
- Onev Evleri
- Ortaç Villası (BT Mimarlık)
- Şahindal Evi
- Teoman Baygan Evi (Joys Alegra Israel)
- Narlıdere Evi (Boran Ekinci Mimarlık)
- T-Evi (Onur Teke)
- Yenikent Sabuncu Sitesi
Mimarlar Odası yayınladığı basın bülteninde, serginin açılış gününde yapılan paneli aşağıdaki gibi anlatıyor:
Sergi ve Panele Türkiye’den Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Ankara Şube Sekreteri Nihal Evirgen, mimarlık alanındaki çalışmalarını anlatmak üzere, Berna Tanrıverdi, Tülin Çetin, Orhan ve Zeynep Uludağ da katıldı. ACE (Avrupa Mimarlar Konseyi) Yönetim Kurulu Üyesi, Ulusal ve Uluslararası Mesleki Politika Bölüm Başkanı Ruth Schagemann’ında katıldığı etkinlikte sergi ile birlikte moderatörlüğünü Betül Kesici’nin yaptığı panelde, Yüksel Yeşim Uysal tarafından hazırlanan, Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nuray Bayraktar tarafından yürütülen TÜBİTAK projesi “Sivil Mimari Bellek 1930-1980” çalışmasından elde edilen konut tipolojileri ve Türkiye’de konutun gelişimi örneklerle sunuldu. Etkinlikte Paul Bonatz tarafından 1944 yılında tasarlanan Saraçoğlu Mahallesi de tartışmalarda önemli bir yer aldı.
Panel etkinliğine dair daha fazla bilgi için: www.mimarlarodasiankara.org
Haber Kaynağı: Arkitera
2019/04: Boş Bir Oda Kendi Fonksiyonunu Yaratır Tasarımcıların Yorumuyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Sergi / Manifold
Nisan 29, 2019 § Yorum bırakın
Boş Bir Oda Kendi Fonksiyonunu Yaratır
Tasarımcıların Yorumuyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi
18 Mayıs – 31 Mayıs 2019
Açılış: 17 Mayıs Cuma 18:30
Konuşma:
Uzun Bir Dörtgen
Erdem Ceylan – Bahar Turkay – Bülent Tanju
22 Mayıs 2019, 19:00–20:30
Tasarım Konuşmaları
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanının tasarımcılardan gördüğü ilgi tesadüf değil. Roman örgüsü içindeki hikâye, özgün ve ayrıcalıklı bir tasarım anlatısı sunuyor okurlara. Adını romandan alan sergi, bu anlatıdan mimari bir okumayla çıkabilecek farklı olasılıklara bakıyor: Bir yandan sözel ve görsel ifadenin birbiriyle ilişkisini diğer yandan her iki ifade biçiminin zihindeki ‘tasarı’ ile ilişkisini araştırıyor ve aralarda oluşan boşlukların sunduğu imkânları kutluyor.
Kurgusu Bahar Turkay’a, yapımı Manifold’a ait “Boş Bir Oda Kendi Fonksiyonunu Yaratır” sergisinin katılımcıları: Ali Paşaoğlu ve Tomris Akın / Alper Derinboğaz, Salon / Aslıhan Demirtaş, Khora Ofis / Bilge Kalfa / Boğaçhan Dündaralp, ddrlp / Burcu Serdar Köknar / Enise Burcu Derinboğaz, Praxis Landscape / Erdem Akan / Ertuğ Uçar / Gamze İşcan, Hâlükâr Mimarlık / H. Cenk Dereli, NOBON / Hayriye Sözen / İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher, Slash Architects / kpm kerem piker mimarlık / M. Can Tanyeli / Muğlak Standartlar Enstitüsü / Oğul Öztunç ve Atıl Aggündüz, Piknik Works / Onur Kutluoğlu / Ozan Avcı / Özge Çağlayan / Rükneddin Avşar Gürpınar / Sait Ali Köknar / Selahattin ve Pelin Tüysüz, Adapt Architects / SO? / Tuğçe ve Gökhan Kodalak.
17 Mayıs’ta Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde açılacak sergi Ersa, Filli Boya, Pesent’e ve VitrA tarafından desteklendi; pazar hariç her gün 31 Mayıs’a dek 14:00–19.00 arası ziyaret edilebilir. Ayrıca sergi çerçevesinde 22 Mayıs’ta Bahar Turkay’ın moderatörlüğünde Bülent Tanju ve Erdem Ceylan’ın katılımıyla “Uzun Bir Dörtgen” başlığıyla Kıraathane Tasarım Konuşmaları etkinliği gerçekleşecek. Tanju, Hayri Bey’in Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü tasarlama sürecini romanındaki anlatı üzerinden okuyacak. Ceylan ise, —Tanpınar’ın romanı gibi— zaman-mekânsal tasarımlarda temsildeki/temsilin boşluğun/-un eleştirel işlevselliğine odaklanacak.
–
Afiş tasarımı: Gökçe Genç ve Erman Yılmaz
–
diğer media linkleri:
2017/01: Kuzguncuk Bostanı / Dayanışma Mimarlığı Sergisi ve Kitabı / Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
Mayıs 19, 2017 § Yorum bırakın
2011/06: 1. istanbul yaz sergisi
Ağustos 1, 2011 § 1 Yorum
_ etkinlik anasayfasına gitmek için tıklayınız.
This work is licensed under a Creative Commons Alıntı-Türetilemez 3.0 Unported License.
2010/02: lusid / sergi
Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın
2008/09: becoming istanbul / interaktif sergi
Temmuz 28, 2011 § Yorum bırakın
_ “becoming istanbul-database” için tıklayınız.
“NP12 evleri ” videosu is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.
2008/01: temas projesi / forum 1
Temmuz 28, 2011 § Yorum bırakın
“İstanbul’ da yaşayan bir çok farklı kültürün insanı kendilerini ve birbirlerini anlıyor ve kabul ediyorlar mı? Tarihimizde olumlu sonuçlarını gördüğümüz toplumsal birliktelik ve paylaşma kentin doğru noktalarında tasarımlanacak buluşma mekanları ile gelişebilir, yeni bir boyut kazanabilir mi?”
(-temas projesi tanıtım dosyasından)
2007/10: studio*KAHEM / Kamusal Alan Düşleri: Mimarlık Atölye Çalışması
Temmuz 27, 2011 § Yorum bırakın
2007/09: re:evsizev / sergi / 10. uluslararası istanbul bienali
Temmuz 27, 2011 § Yorum bırakın
“İzleyiciyi tümüyle duyusal bir tecrübeye sokan yerleştirmeler yaratan, uluslararası üne sahip bir kavramsal sanatçı olan Cildo Meireles, sergide, 8. İstanbul Bienali’nde yer alan Evsiz Ev adlı projesini yeniden üretecek. Meireles, bienale, Beyoğlu Galatasaray Meydanı’nın dört farklı noktasına inşa ettiği dört mekândan oluşan çalışmasıyla katılmıştı. Bunların her biri, normal bir evin farklı bir işleve sahip odaları olarak düzenlenmişti: oturma odası, yatak odası, tuvalet ve mutfak. Evi özel bir mekândan çıkarıp kamusal alanın içine yerleştiren bir yapıt sunuyor Meireles. İstanbul Modern’in otopark alanında yeniden inşa edilecek olan “odalar”, bu kez farklı bir bağlamda yer alacak ve farklı çağrışımlar yaratacaklar. Evsiz Ev, 2003 yılındaki 8. İstanbul Bienali’nde sergilendi ve Dan Cameron bu yapıtı, sergisinin en çarpıcı yapıtlarından biri olarak seçti.” arkitera.com
_ “re:evsiz ev” proje dosyası için tıklayınız.
_ etkinlik haberi için tıklayınız.
_ etkinlik sponsoru ile ilgili haber için tıklayınız.
“re:evsiz ev” proje dosyası is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.
2006/10: ev: bir yerleşme müzakeresi / söyleşi
Temmuz 22, 2011 § Yorum bırakın
2006/09: ev: bir yerleşme müzakeresi / sergi
Temmuz 22, 2011 § 3 Yorum
yer : Bilsar – Tünel
tarih : 1 ekim 2006 – 31 ekim 2006
sergi yapımcıları : hakan tüzün şengün, pelin tan, mert eyiler
editörler : bogaçhan dündaralp, şevin yıldız
tasarım : hakan tüzün şengün
Katılımcılar
Zeplin, Kerem Yazgan, Mono, Teğet Mimarlık, Mert Eyiler,Bogaçhan Dündaralp, Hakan Tüzün Şengün, Kerem Erginoğlu-Hasan Çalışlar, Hüseyin Kahvecioğlu, Nurbin Paker, Arzu Erdem, Murat Çetin, Gülbeniz Öztuğ, Eylem Erdinç, Levent Şentürk, Modülar Grup, Tülin Hadi-Cem İlhan,Deniz Güner, Nilüfer Talu, Özgür Bingöl, Emre Savga, İlke Barka, Çağlayan Çağbayır, Funda Uz Sönmez, Mert Kayasü, Arda İnceoğlu, İpek Yürekli, Meltem Aksoy, Birge Yıldırım
Sergi yapımcıları: Mert Eyiler, Pelin Tan, Hakan T. Şengün
Sergi Editörleri: Şevin Yıldız, Boğaçhan Dündaralp
Sergi Asistanları: Atakan Türkoğlu, Altan Sinan Cebecigil
Teşekkür: Bilsar A.Ş. (mekan sponsoru), ORA Reklam Hizmetleri A.Ş, Süha Bilal,Vasıf Kortun, Banu Cennetoğlu, Kemal Aydınlı
EV: Bir yerleşme müzakeresi mimarlık sergisi:
Ne ?
Bir kuşağın kendi dertlerini; üretimleri, süreçleri üzerinden paylaşma ve tekrar üretme zemini için biraraya gelişi, getirilişi…
Farklı duruş ve üretimleri olan dördü mimar biri sosyolog 5 kişilik bir grubun kendi biraradalıklarını çoğaltma girişimi…
Bitmiş ürünlerin değil, süreçlerin, ürün temsiliyetlerinin değil, fikir ve araçların masaya yatırıldığı bir birliktelik …
Yaşayan, birliktelikten gücünü alarak kendini zenginleştiren, atölyeler, tartşmalar ve ürünlerin zenginleştirilmesi ile sürekli çoğalan bir üretim…
Sıfır bütçe ile bienal hurdalığından toplananların bir şantiye mekana yerleştirilmesi…Ve süreç artıklarının, mekanla yarattığı o ortak atmosfer…
Tamamlanmaya açık, üretimi zamanla sınırlı, kendine yeni mecralar arayacak bir mimarlık buluşması… Yalnızca ürünleri değil, bizleri de müzakere masasına yatıran bir ortam…
Nasıl ?
Kimi davet edildi, kimi de açık çağrı üzerinden ortama katıldı…
Kimileri masasındaki işleri getirdi, kimileri bohçalarındaki işleri çıkardı…
Kimileri de işleri yerine insanları biraraya getirdi, atölye ortamından iş üretti…İçlerinde mimarlık öğrencileri de vardı, başka disiplinlerden gençler de…
Katılımcılar yalnızca ürettikleri ile varolmadılar, mekanda yüz yüze geldiler, işlerini anlattılar, açığa çıkanları tartıştılar… sergi başladığında biraraya geldiler, birbirini anlamaya çalıştılar, sergi süresince ürünlerine ekler de yaptılar… Sonra bir kez daha biraraya geldiler, tartismalarini daha da derinleştirmek için… bir sonuç, ortak bir söz aramadan…
Neler mi konuştular ?
Önce;
Kimler? Hangi işlerle? Neyi müzakere ediyor?
Modulor Grubu
( OGÜ* mimarlık bölümü – Levent Şentürk’ün yürütücülüğünü yaptığı proje grubu )
Grup, Le Corbusier’in ‘yeni dünya’ için evrensel bir ölçüm sistemi olarak sunduğu ve güncelliği hala sorgulanmayan ‘modulor’i müzakere masasına yatırıyor. Bunu Corbu’nun en onemli modulor uygulamalarindan kabul edilen Marsilya’daki Unité de Habitation uygulaması üzerinden üretilen farklı ölçekteki maketler ve filmler üzerinden anlamaya çalışıyorlar ve ‘modulorik’ bir dünyanın problerine yakınlaşmayı hedefliyorlar… Yaptıları atölye çalışmasından bir yıl sonra da, proje grubu üyeleri birer dubleks katını alarak projeleştiriyorlar ve 1/50 ölçekli Unité de Habitation maketi üzerinde yaptıkları müdehaleleri hazırladiklari filmler ile bu sorgulama sürecini ürünleştirerek ortama katılıyorlar… Grup, müdehalelerin kendisinden çok, sorguladığı konu, geliştirilen çalışma yöntemi ve süreç ürünleri ile bakış açılarını zenginleştirecek bir araştırma yöntemi sunuyor.
Mono – Hayriye Sözen
Ev_in halleri üzerinden ‘iç’_e sonra da kendi ‘iç’ _ine bakan Hayriye Sözen’nin çalışması basit algılanabilir bir dünyanın ardında, göründüğünden daha derinlikli ve çetrefil bir yüzleşme alanına kendini sokuyor. Ev’in insan ruhunun bir çözümleme aracına dönüştüğü ve mimarın dışarıdaki içeriyi eşeleyen gerçekleştirme arzusu ile yüzleştiği halleri sorguluyor . İç-eri girmek için de bize bir kapı aralıyor; Gündelik yaşamda karşılaştığımız çok tanıdık fotoğraflar ve duygular eşliğinde… Jung, Bachelard, Kahn metinlerinin satır aralarından…
Mert Kayasu
Mert Kayasu, coğrafya ve iklimin geleneksel dünyanın araçları ile zaman içinde biçimlendirdiği, yapay bir topoğrafyaya dönüştürdüğü, genişleyemen sıkı bir dokuya, Mardin gibi bir kente yerleşme-yerleş-tirme müzakeresinde bulunuyor. 3 boyutlu bir dünyanın iki boyutlu temsiliyetleri üzerinden…Önerdiği melez dolgu önerisi, o topografyanın gücü karşısında ancak ‘Mimemis’ yoluyla varolabilineceğini savunuyor. Bu durum da ‘teslimiyet’in kaçınılmazlığı üzerine bir kez daha düşünmemiz için bir fırsat sunuyor bence…
TeCe Mimarlık – Cem ilhan-Tülin Hadi
Zeytinburnu ölçeğinde için sunulan bir kentsel tasarım önerisi olan ve deprem tehlikesi ile yüz yüze kalan sağlıksız yapılaşma yerine önerilen konut ağırlıklı yeni yapılaşma önerisi…
Öneri, mimar ve karşı karşıya kaldığı ölçek düşünüldüğünde strateji kurma müzakeresi olarak algılanabilir. Çünkü mimarın alışkın olduğu çoğaltma yöntemlerinin iflas edeceği bir kent parçası… Hele hele bu çoğaltma bir sosyal çeşitlilik içerecekse…
Mixed 21 proje onerisi komşuluk-park-istasyon ilişkilerini pozisyonel olarak yorumlayan ve farklı mimarlar tarafından genel prensiplerini bozmadan tasarlayacakları bir deneysel kent modeli öneriyor… Bu anlamda da öneri, zeytinburnunu müzakere etmekten çok, sistem olarak mimarların kendi yöntemlerini müzakereye taşıdıkları bir öneriye dönüşüyor. Yani kaçınılmaz yüzleşeceğimiz şeyle…
Çağlayan Çağbayır
Çağlayan Çağbayır, üretimin rasyonalizasyonu ve tüketicinin biricikliği arasındaki sarkaçta her ikisini de oldurmaya çalışan geç kapitalist konut üretimindeki beklentinin açtığı yarıkları kapatmanın beyhudeliğini vurgularken, onu aşmanın yolunun da apaçık göstermek olduğunu vurgulayan ve birbirini tamamlayan iki ürün sunar. ‘Stack me’ çoğaltmanın ve biraraya getirmenin kaçınılmaz sonucu üzerinde dururken, Fiba GYO için hazırlanan Fibaline Konutları satış ofisi, istiflenenin bireysel cazibeyiti ile tüketicinin biricikliği arasındaki ilişkiyi bize yeniden gösterir. Burada işaret edilen belki de en önemli nokta, istiflenenin teşhiri olan satış ofisleri aracalığı ile bu sefer öznedeki yarığın ‘öznenin kimlik inşası’ yoluyla nasıl dikildiği…
Zeplin- ‘ev’ imin kenarı
Üç mimarın ortak çalışma platformu olan Zeplin, kentin konut dokusu içinde kalan, özel alan ile kamusal alan arasına sıkışmış arka bahçe, çatı, apartman boşluğu, balkon… gibi boşlukların ve mekanların, tekrar gündelik yaşama katılma yollarını araştırıyor. Tesadüfen oluşan yarı-kamusal bir araya gelişlerin mekanı olmalarından öte, bu alanların, tasarlanması ya da düzenlenmesini amaçlamadan olabilirlikleri açığa çıkarmaya çalışıyorlar. Kent mekanları ile yaptıkları bu müzakereyi; ‘sen de arka bahçeni kullan !’ blog sitesi ile de internette katılımlara ve paylaşımlara açarak, olabilirlikleri arttırmayı hedefliyorlar… Çalışma maketleri ve modelleri üzerinden yaptıkları bu çalışmalar, mimarın kendi araçlarını yalnızca bir şeyi tasarlamak için değil, belli durumları açığa çıkarmak için de nasıl kullanabileceğine iyi bir örnek oluşturuyor.
Boğaçhan Dündaralp -urban nomads/ kent göçebeleri
Metropol ve onun açığa çıkardığı potansiyellerin, mimarın kendi araçları ile yeni olanaklar ve olasılıklar üretme zemini olup olamayacağını araştıran Boğaçhan, Zeplin gibi kentin zaman içinde biriktirerek ürettiği kentsel kullanımı sınırlı kentsel boşluklara yöneliyor. Bir taraftan boşlukların kentin zemin örgütlenmesine dayalı 2 boyutlu mülkiyet düzeni kavrayışı içinde gözardı edilen 3.boyuttaki olanakların içinden düşünürken diğer taraftan kentsel rant ilişkileri içindeki yerini de göz ardı etmemeye çalışır. Ve reklam panoları gibi boşlukları ticari döngüye sokan durumu hazır kullanılabilir bir veriye dönüştürerek, metropol içinde karşılığı olmayan ancak talebi kaçınılmaz, kentsel bir barınma biçimi için bir kaynak olarak kullanıyor. Müzakeresini kent mekanı ve kent insanının yeni barınma halleri üzerine kuruyor.
Hakan Tüzün Şengün
Müzakeresini, zemin üzerinden kuran Hakan T. Şengün, barınmanın ötesinde yaşam ve çalışma düzeni içindeki bireyin, tıpkı Fontana’nın tablosundaki yırtık gibi zihinsel ve mekansal yarılmanın eşiğindeki mevcudiyetini, tasarladığı proje üzerinden yeniden yorumluyor. Yapı, dışardan zemine eklenen bir durum olmaktan çıkıp, zeminin yırtılması ve yaşamın iç-dış ilişkileri içinde serbestçe akmasına izin vererek, yaşam ve çalışmanın kendi mekansal atmosferlerinin iç içe aynı ortamda varolabilmesine olanak tanıyacak bir zemin müdehalesine dönüşüyor… Şengün, yorumu ile İnsan-yaşam-zemin arasındaki ilişkinin bağlamını, ‘yer’den kopartarak bu ilişkiyi daha da vurguluyor…’Bağlam’ı ve ‘yer’i bahane ederek meşru zemin arayan yapıların aksine…
Hüseyin Kahvecioğlu-Nurbin Peker Kahvecioğlu-Erzu Erdem / workshop
Grup, Ev’in metropol hayatı içindeki çözülüşü ve dönüşümünü atölye çalışmaları ile müzakere ediyorlar. Çalışmaları, büyük aile evinin öğelerinin zaman içinde kente yayılması, kent tarafından karşılanan profesyonel hizmetlere dönüşmesi ve giderek ev’ in kişisel yaşamın belleği ve müzesi olarak, metropol yaşamında edinilen yer’in simgesine dönüşmesi haline odaklanıyor… ideogramlarla her katılımcının kendi deneyimlerini aktardığı bu çalışma; evin, bireyin tarihselliği içinde, metropole direnme ve ona teslim olma hallerimize yeniden bakmak için bir fırsat yaratabilir mi ?
Teğet Mimarlık
Teğet, Antalya’da gerçekleştirdikleri bir site’nin resmi kayıtlarından, tasarım eskizlerine, yapım fotoğraflarından, yayınlandığı dergilere, maketine kadar bir yazlık konut grubunun hayata açılmadan önceki belleğine dair kayıtları biraraya getirerek bizi tasarım ve yapım süreçleri ile kendi müzakerelerine davet ediyorlar… Ayrıca belirtmek lazım ki üretilen işin belleğini sergileme yöntemleri bu müzakereyi yalnızca tasarım ve yapım süreçleri ile sınırlı tutmadıklarının ipuçlarını da hisettiriyor.
Erginoğlu&Çalışlar
Tek ev, maket ve çizim eskizleri…Mimarın konvansiyonel düşünme araçları…Ne kadar yeni arayışlarla, güncel koşullarla üretmeye çalışsak da sanırım yettiği sürece varlığı ve yeterliliği sorgulanmayacak…Erginoğlu&Çalışlar, tasarım süreci tamamlanmamış bir iş’ten kesit sunuyor…
Müzakereyi onlarla değil, iş’le yapalım diye…
Mert Eyiler
Mert Eyiler, müzakeresini bildiğimiz, aşina olduğumuz bir mevcut yapı ile yapıyor…Dert edindiği konu da ‘ışık’… Evsahipleri, toplantılar, teknik konular, ustalar…hepsini aynı derdin ortaklığında biraraya getiriyor…yeni durum da döşeme ve duvarlar deliniyor…ışıkla kurulacak yeni yaşam için.. Bizi de o sürece davet ediyor…boşlukları bağlayacak 1/1 merdiven detayı, çalışma maketleri, notlar, çizimler ve toplantı tutanakları ile…
Kerem Yazgan-Knauf Evi
Tek ev üzerinden, müzakeresini ‘program’ a odaklayan Kerem Yazgan, ev’e ait yaşam birimlerini bağımsızlaştırarak tekrar biraraya getiriyor. Program ve tipoloji ara kesitinde duran bu arayış, daha büyük ölçekli ve öznelerden bağımsız üretilen daha kamusal yapıların ‘generic’ üretim dilini özne bağımlı ve daha küçük ölçekteki ‘ev’e uyarlamaya yönelik bir çalışma… Bu noktadan özneyi de, programı da, kurguyu da artık sorgulayabiliriz… Sipariş üzerine mimarın ürettiği Knauf evi üzerinden üzerinden konuşmak da bu sorgulama halinin beraberinde pek çok konuyu daha tartışmaya açabilir …
Eylem Erdinç
Her seferinde yeniden ele alınan ve üretilen ‘EV’ in ‘yeni’ olma hali ile müzakere eden kavramsal bir maket sunar Eylem Erdinç. Yeni olma halinin birer yanılsama olduğunu iddia eder. Tek bir imgenin, farklı koşullarda ürettiği gölgeler gibi…Gölgeler değişse bile onu vareden değişmez… Ancak bir diğer taraftan da biliriz ki gölgelerdir tüm varlığı ifade eden…
Özgür Bingöl, İlke Barka, Emre Savga
Mimarın işinin ‘ev’ ile değil ‘konut’ ile olduğunu savunarak, ‘ev’ meselesine ressam, grafiker, mimar gibi farklı disiplinlerden genç kuşağı biraraya getirerek bir workshop çalışması ile bakan grup, müzakereyi ‘ev’ kavramının farklı perspektifleri üzerinden kuruyor… Buradan da ‘Ev’ ile ‘mimar’ arasındaki ilişkiyi sorgulamaya açıyorlar ?
Deniz Güner, Nilüfer Talu
Modern dünyanın nesnesi olarak konut ile özneye ait bir yer kurma pratiği olan ‘Ev’i birbirinden ayıran, Deniz Güner ve Nilüfer Talu, mimar tarafından üretilen evden çok, sokaktaki insan tarafından dönüştürülen, kurulan bir yerleşme halini referans alırlar. Konut anlayışını dış kabuğundan ayırarak kente yayarlar ve bunu bir imkan olarak sunarlar…Eğer konut, kamusal alanda çözülür ve dağılırsa, kamusal alanda tıpkı evsizlerin yaptığı gibi yeni ev olanaklarını doğuracak ve modern dünya için yeni bir ev konsepti ‘imkanı’ doğurabilecektir…
Arda inceoğlu, İpek yürekli, Meltem Aksoy – workshop
Farklı zaman dilimlerinde, farklı yerlerde, farklı mimarlar tarafından üretilmiş, farklı konutların, farklı mimarlık öğrencileri tarafından ortak bir matriste yorumlanarak bir araya getiren atölye çalışması, bir duvar boyunca kolay izlenebilir bir çoklu okuma sunar…ev yaşantısından,iklim ilişkilerine ,çevre –kent ilişkilerinden, yapım, malzeme konstrüksiyon okumalarına kadar yana yana gelen ürünler, ortak olmayanların ortaklıklarını sergilerken, tartışmaya değer, konuşmaya değer pekçok durumu konuşulabilir kılar… Diğer ürünlerin aksine bu biraraya geliş, sergi mekanındaki konumuyla da, içeriği ile de farklılaşarak, kendini çoğaltarak, bireyselliklerden sıyrılır…
Açığa çıkanlar ?
Sanırım açığa çıkan en önemli durum, her biri farklı konum, duruş ve düşünceye sahip mimarların, birbirini ikna etmek zorunda kalmadan, ve bir sonuca varmayı hedeflemeden, ya da kendilerini birilerine beğendirmek zorunda kalmadan, bir araya gelebildiği, fikirlerini ve dünyalarını birbirine açabilecekleri ve yan yana durabilecekleri bir ortamın oluşabildiğini görmemiz olsa gerek….Monologlara mahkum kalmayan, biri biriyle alışverişlerini yalnızca söz, dil üzerinden yapmayan, üzerimizdeki hareketsizlik ataletlerini sarsan, potansiyelleri heyecan uyandıran, çıplak bir bir araya geliş bu…
Bunun bir de başlangıç olduğunu düşünelim…
Boğaçhan Dündaralp – Sergi editörü 27.09.06
_ “ev: bir yerleşme müzakeresi” blog’ una gitmek için tıklayınız.
_ “arkitera.com” haberi için tıklayınız.
_ “arkitera/forum” da ilgili başlık ve fotoğraflar için tıklayınız.
2005/05: oda projesi collective creativity / sergi
Temmuz 20, 2011 § 1 Yorum
Collective Creativity
May 1st – July 17th, 2005
A cooperation between Kunsthalle Fridericianum, Kassel and Siemens Arts Program, Munich. Curated by What, How & for Whom / WHW.
“The Collective Work cannot be foreseen as a form, only as an effort. The final appearance of the Collective Work is of no consequence at all.”
Djuro Seder, Gorgona, 1963
On the 1st of May 2005 opens the exhibition Collective Creativity in the Kunsthalle Fridericianum in Kassel. Until the 17th of July it will present the works of more than 40 international artist groups – mostly from Eastern Europe, Latin America, Russia and the USA.
Collective Creativity deals with different forms of collective artistic creativity, whose protagonists share common programs, ways of life, methodologies or political standpoints. The exhibition is focused on specific kinds of social tensions that serve as a common axis around which various group activities are being organized. It is interested in the different emancipatory aspects of collective work where collaborative creativity is not only a form of resisting the dominant art system and capitalist call for specialization, but also a productive and performative criticism of social institutions and politics.
By moving away from visions of the collective understood as a homogenous, unified body in which singularities are irrevocably drawn into an anonymous mass, collective creativity is inscribed in a field of exciting, creative interactions and multidirectional and unpredictable group dynamics. Through collective and group ways of operating and their relating to each other and toward the world at large, a complex terrain is being shaped in which projects of concrete social transformations are fused with ideas of radical individuation. These overlappings and intersections are exactly what makes the unique spaces of collectivism so attractive – it seems that onlywithin them we can imagine the realization of our potentialities. Formed in the background of accomplishing tasks which are not possible to accomplish individually, experiences of collectivity are imposed as crucial transformational forces of individuals and society.
Şahkulu Sokak İtalyan Avlusu’ndan, Kunsthalle Fredericanum Sergi Mekanındaki Bir Odaya…
Soru:
“Biri varolan, yaşayan; diğeri yeniden inşa edilecek,
farklı bağlamlara ve kullanımlara sahip iki ayrı mekanda,
farklı mekan deneyimleri arasında ortak bir duygunun sürekliliği kurulabilir mi?”
_ etkinlik sayfası için tıklayınız.
_ şahkulu sokak/ italyan avlusu paftaları için tıklayınız.
_ “oda projesi” blog’ una gitmek için tıklayınız.
“collective creativity” yarışma paftaları is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.
2004/2005: mimarlık kentleşmenin neresinde? / AMV genç mimar sergileri
Temmuz 20, 2011 § Yorum bırakın
Arkitera Mimarlık Merkezi’nin 2002 yılından beri düzenli olarak gerçekleştirdiği platform toplantıları, 2004-2005 döneminde Çanakkale Seramik Kalebodur’un desteğiyle ve İhsan Bilgin’in moderatörlüğünde Diyarbakır, Antalya, Ankara, Bursa, Eskişehir, Trabzon, İzmir, Adana, İstanbul olmak üzere 9 farklı kentte düzenlenmiş ve UIA 2005 İstanbul Kongresi kapsamında İstanbul’da yapılan değerlendirme toplantısıyla son bulmuştur. “Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?” sorusunun cevaplarının arandığı toplantılara, mimarlıktan ve farklı disiplinlerden toplam 36 kişi tartışmacı olarak, yüzlerce kişi de izleyici olarak katılmıştır.
_ “Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?”
_ “arkitera mimarlık veitabanı gezici sergi”
2004/05: 9. umös / eleştiri
Temmuz 18, 2011 § Yorum bırakın
9. ulusal mimarlık sergisi ödül töreni…
Ulusal mimarlık sergilerinin ve ödül törenlerinin meraklı bir takipçisi olarak doğrusu bu seneki ödül töreninin ruh halinin özellikle son ikisi göz önünde bulundurulduğunda öncekilerden ayrıldığını düşünüyorum. Doğrusu bu ruh hali farkının ortak bir durum olup olmadığından da emin değilim. Katılımı bol, tören öncesi ve sonrası sergilenen projelerin konuşulduğu, tartışıldığı ortam deneyimlemiştim. Bu sene aynı deneyimi yaşayamamış olmanın getirdiği ruh hali olabilir belki de bu fark… Bu sene sergide konuşulanların projeler değil de organizasyonun kendisi olması bu ruh halini biraz daha tuhaflaştırdı. Her katılımda kendi kendime sorduğum bir soru var. “Mimarlar bu sergi aracılığı ile birbirleriyle neyi paylaşırlar / paylaşmalıdır?”
Sergi ve ödül töreni mekanlarının ayrılmasının da bu durumu pekiştirdiği kokteyl gündeminin;
“ …ödüllerin neden ‘oscar’laştırıldığı…İstanbullu starlarımızın neden gelmediği… ortamın (jüri-ödüller-tören katılımcıları) Ankara merkezli odağı… tören ‘oda’nın genel kurul toplantısı ile bilinçli çakıştırılmaması durumu (8.’si çakıştırılmış…), ödüllerin proje odaklı olmaktan çok kişi odaklı durduğu… ödül töreninin günü…vs, vs“
gibi konularla dolu oluşu, ne yazık ki sorumun bu seneki cevabını bana veriyordu.
Boğaçhan Dündaralp
_ medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.