2019/12: Masada #12 / Boğaçhan Dündaralp ile ddrlp / RGB sütüdyoları / Bora Özkuş & masadargb

Şubat 19, 2020 § Yorum bırakın

ddrlp’nin mimarlık içinden/dışından farklı bakışlarla eğitim meselesini tartışmaya açan projelerini Boğaçhan Dündaralp ile MASADA konuştuk.

 

Proje Künyeleri: LYFA / LÜLEBURGAZ YILDIZLARI FUTBOL AKADEMİSİ Lüleburgaz/Kırklareli, 2010 Tasarım Ekibi: ddrlp // Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp, Lale Ceylan, A. Burcu Köknar (İşbirlikçi: A. Burcu Köknar; Mühendisler: Tektaş Mühendislik, Buro İstanbul, Akım Mühendislik, Vis Mühendislik) BBOM, Bodrum /

BAŞKA BİR OKUL MÜMKÜN Dağbelen/Bodrum, 2013 Tasarım Ekibi: ddrlp // Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp, Çağrı Helvacıoğlu, İpek Kay (İşbirlikçiler: Sinan Akyurtlaklı, Toprak Gürkan Kesoğlu, Serdar Anlağan, Gamze Türk, Birol Şen) İÇEBAKAN Adıyaman, 2013 Tasarım Ekibi: ddrlp // Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp, Lale Ceylan (İşbirlikçiler: Çağrı Helvacıoğlu, Sarhang Dellal; Mühendisler: Adım İnşaat, Akım Mühendislik)

BOSTANA ALTERNATİF PROJE GİRİŞİMİ Kuzguncuk/İstanbul, 2011 Tasarım Ekibi: ddrlp // Boğaçhan Dündaralp, Tülay Atabey Onat, Berna Dündaralp, Lale Ceylan (İşbirlikçiler: Kuzguncuk Sakinleri)

FİDE OKULLARI – İDEALTEPE Maltepe/İstanbul, 2016 Tasarım Ekibi: ddrlp // Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp (İşbirlikçiler: Ali Esber Coşkun / LOOP ARCHITECTURE; Mühendisler: Adım Mühendislik)

FİDE OKULLARI – SÜREYYAPAŞA Maltepe/İstanbul, 2018 Tasarım Ekibi: ddrlp // Boğaçhan Dündaralp, Berna Dündaralp, Sezgi Göktepe (Ana Yüklenici: Firstarc, Mustafa Bülent Aydın) Fotoğraflar: DDRLP (Arşiv)

Söyleşinin tümü:

MASADA EKİBİ: Sunucu: Bora Özkuş Yönetmen: Tutku Yılmaz Ses: Ece Akaydın Kamera – Jimmy Robot: Metin Kama Kurgu: Özay Erol Oğuz Yenen ve Bora Özkuş’a teşekkürler…

2019/04: Boş Bir Oda Kendi Fonksiyonunu Yaratır Tasarımcıların Yorumuyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Sergi / Manifold

Nisan 29, 2019 § Yorum bırakın

Bos_Bir_Oda_Kendi_Fonksiyonunu_Yaratir_Afis_Gokce_Genc_Erman_Yilmaz

 

9F865EFD-23CD-4075-8752-6514566492AA

Boş Bir Oda Kendi Fonksiyonunu Yaratır

Tasarımcıların Yorumuyla Saatleri Ayarlama Enstitüsü

 

Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi

18 Mayıs – 31 Mayıs 2019

Açılış: 17 Mayıs Cuma 18:30

 

Konuşma:

Uzun Bir Dörtgen

Erdem Ceylan – Bahar Turkay – Bülent Tanju

22 Mayıs 2019, 19:00–20:30

Tasarım Konuşmaları

 

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanının tasarımcılardan gördüğü ilgi tesadüf değil. Roman örgüsü içindeki hikâye, özgün ve ayrıcalıklı bir tasarım anlatısı sunuyor okurlara. Adını romandan alan sergi, bu anlatıdan mimari bir okumayla çıkabilecek farklı olasılıklara bakıyor: Bir yandan sözel ve görsel ifadenin birbiriyle ilişkisini diğer yandan her iki ifade biçiminin zihindeki ‘tasarı’ ile ilişkisini araştırıyor ve aralarda oluşan boşlukların sunduğu imkânları kutluyor.

Kurgusu Bahar Turkay’a, yapımı Manifold’a ait “Boş Bir Oda Kendi Fonksiyonunu Yaratır” sergisinin katılımcıları: Ali Paşaoğlu ve Tomris Akın / Alper Derinboğaz, Salon / Aslıhan Demirtaş, Khora Ofis / Bilge Kalfa / Boğaçhan Dündaralp, ddrlp / Burcu Serdar Köknar / Enise Burcu Derinboğaz, Praxis Landscape / Erdem Akan / Ertuğ Uçar / Gamze İşcan, Hâlükâr Mimarlık / H. Cenk Dereli, NOBON / Hayriye Sözen / İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher, Slash Architects / kpm kerem piker mimarlık / M. Can Tanyeli / Muğlak Standartlar Enstitüsü / Oğul Öztunç ve Atıl Aggündüz, Piknik Works / Onur Kutluoğlu / Ozan Avcı / Özge Çağlayan / Rükneddin Avşar Gürpınar / Sait Ali Köknar / Selahattin ve Pelin Tüysüz, Adapt Architects / SO? / Tuğçe ve Gökhan Kodalak.

17 Mayıs’ta Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde açılacak sergi Ersa, Filli Boya, Pesent’e ve VitrA tarafından desteklendi; pazar hariç her gün 31 Mayıs’a dek 14:00–19.00 arası ziyaret edilebilir. Ayrıca sergi çerçevesinde 22 Mayıs’ta Bahar Turkay’ın moderatörlüğünde Bülent Tanju ve Erdem Ceylan’ın katılımıyla “Uzun Bir Dörtgen” başlığıyla Kıraathane Tasarım Konuşmaları etkinliği gerçekleşecek. Tanju, Hayri Bey’in Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü tasarlama sürecini romanındaki anlatı üzerinden okuyacak. Ceylan ise, —Tanpınar’ın romanı gibi— zaman-mekânsal tasarımlarda temsildeki/temsilin boşluğun/-un eleştirel işlevselliğine odaklanacak.

IMG_9162

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Afiş tasarımı: Gökçe Genç ve Erman Yılmaz

 

https://manifold.press

http://kiraathane.com.tr

diğer media linkleri:

bi-özet

 

2017/19.06: Şehir Hepimizin (28): Mimaride farklı yaklaşımlar: İpek Akpınar, Cenk Dereli ve Boğaçhan Dündaralp /Medyascope TV

Haziran 20, 2017 § Yorum bırakın

19149304_10156226060315744_8935485221221248793_nBogachan Dundaralp

medyascope tv’den izle

soundcloude’dan dinle:

 

2015/07: ddrlp mimarlık ve tasarım 2005-2015

Temmuz 21, 2015 § Yorum bırakın

2015/06: Okul kurulumunda mimarlık ne zaman devreye girer? / Eğitimpedia

Haziran 23, 2015 § Yorum bırakın

Ekran Alıntısı2

Okul kurulumunda mimarlık ne zaman devreye girer?

Son dönemde hızla artan özel eğitim kurumları ve okullarında gördüğümüz en temel eksiklik eğitim anlayışlarını sözde bırakan fiziki yapı ve mekan oluşumları.  Fiziki mekan insanı, davranışları ve algıyı biçimler; hele konu eğitim mekanları ise öğrenmenin çok temel belirleyicilerinden biridir. Peki, neden eğitim kurumları, eğitim modelleri, eğitimciler kıyasıya birbiri ile rekabet ederken eğitim felsefelerine uygun yapı ve mekanlar ile karşılaşamıyoruz?  Genelde eldeki koşullara teslim olmuş, zorlanmış, kendi deyimleri ile  “ yetersiz” fiziki mekanlar ya da olduğundan fazla şıklaştırılmış, kozmetik, çocuk merkezli olmayan, müşteri olarak anne babayı tavlamaya yönelik yüzeysel olarak toparlanmış; zihne, akla ve çocuklara değil, retinalara hitap eden mekanlar ile karşılaşıyoruz. Yaşandıkça da artan sorunlar karşısında geçici çözümler üretildiğini görüyoruz. Son zamanlarda şartlar nedeniyle de olsa aklı başına gelmiş, kendisi çözüm üretmek istemeyen “Ne yapabiliriz ?” diyen eğitim kurumları ile de karşılaşır olduk.

Peki, ne yapılmalı ve nasıl bir yol izlenmelidir?

Eğitim kurumu, nasıl bir okul hedeflediğini belirlerken pek çok faktörü değerlendiriyor; eğitim anlayışı ne olacak, eğitim programları ne olacak, nasıl yönetilecek,  kaynakları, uluslararası bağlantıları, teknolojileri, maliyetleri ne olacak? Bunları planlıyor, bu konularda danışmanlık hizmetleri alıyor. Ama nasıl bir mimarisi olmalı sorusunu bu aşamada sorsa bile; diğer faktörlerle bir arada değerlendirebileceği bir hizmeti almak konusu hep erteleniyor ya da yok sayılıyor. Öyle ya önce arazi ya da bina bulunacak, her şey belli olacak sonra mimarlık devre girecek. Bazen mimarlığa da gerek yok o eğitim hedefi için nasıl bir bina olduğu da bazen çok önemli değil, yeterli büyüklükte olsun ve mevzuatı karşılasın yeter. Bazen oldukça donanımlı, oldukça da para harcanmış eğitim yapılarında bile mekanların amacına uygun kullanılamadığını görüyoruz.  Her tür donanıma sahip olmak, iyi ve pahalı malzemelerle yapılmış olması amacına uygun kullanılabileceği anlamına gelmiyor. ‘-miş gibi’ yapan mekanlar önemli eğitim kurumlarında bile sıkça karşılaştığımız temel sorunlardan biri.  Burada başka bir sorun daha gündeme geliyor. Verilen mimarlık hizmetinin kapsamı ve niteliği…

En asgari nitelikte olması beklenen konularda dahi planlama sürecinde yapılan küçük hesaplar, süreçte doğru tanımlanmamış işler, okul hayata geçerken ve yaşarken hem maliyet hem de çözümsüz süreçler olarak kat be kat geri dönmektedir.

Yaşadığımız coğrafyadaki mimarlık kültürü ve onu algılama biçimi öğrenilmiş alışkanlık olarak eğitim yapılarının oluşturulma süreçlerine de nüfuz etmektedir.

Büyük kentlerde arazi bulmak ve yeni bir okul inşa etmek zor; mevcut binalar iyileştirilerek uyarlanırken; Anadolu’nun pek çok yerinde amacına uygun tasarlanmış kurumları görmek mümkün. Bir okulun mimarisinin iyi olması sadece iyi bir mimar tarafından tasarlanması değildir. Nitelikli bir sürecin oluşturulması; doğru soruların, doğru zamanda, doğru aktörlerle bir arada geliştirilmesi ile mümkündür.

Mimarlık, arazi veya bina bulunduğunda, yasal mevzuatları yönetmelikleri aşmak için ya da kozmetik olarak okulu güzelleştirmek için değil; bizzat hedeflenen eğitimin gerçekleşmesine olanak sağlayan ortamın kurulabilmesi için lazımdır. Eğitim mekanlarının niteliği, donanımla, pahalı malzemelerle, şıklaştırılmış binalarda değil; bizzat o mekanı kuran” akılda” gizlidir. O akıl kurulmamışsa istediğiniz kadar para harcayın ancak ‘-miş gibi’ yapan mekanlara sahip olunabilir. Alınacak mimarlık hizmetinin süreçteki rolü, sürecin neresinde devreye girdiği, hizmetinin / sorumluluklarının hangi kapsamda tanımlandığı ve hizmet süresi önem kazanmaktadır. Mimarlık hizmetini “proje çizmek” işine indirgeyen anlayışlardan işveren ve mimar olarak vazgeçmek gereklidir.

Eğitim mekanlarının kurgulanması ve tasarımı, okulu var eden tüm bileşenlerle birlikte oluşturulduğunda amacına uygun, akıllı, verimli ve hesaplı olabildiği zamanla öğreneceğimiz bir konu. Yeter ki perspektifimizi bu açıdan kurabilelim.

 

Boğaçhan Dündaralp, mimar

https://bogachandundaralp.wordpress.com/

www.ddrlp.com

 

imaj: Montpelier Community Nursery by AY Architects_london

Yazı Link: Eğitimpedia

Yazarın eğitimpediadaki diğer yazıları için tıklayınız.

 

2012/11: Kamusal Destekli Tasarım Atölyesi / Deneysel Tasarım Stüdyosu, HFBK Hamburg /Adhokrasi, İstanbul Tasarım Bienali

Aralık 4, 2012 § 1 Yorum

Public Design Support Kuzguncuk, Studio for Experimental Design HFBK Hamburg, Adhocracy, Istanbul Design Biennial

tara0033

Kuzguncuk: Bostan; Kamusal Destekli Tasarım;Workshop

*İstanbul_Kuzguncuk

Kuzguncuk; İstanbul’ un yoğun yapılaşma, sürekli ve hızlı dönüşüm trafiğinden ya da son dönemlerdeki kentsel dönüşüm adı altında yapılan tepeden inme ‘gentrification’ ya da soylulaştırma’, ‘yerinden etme’, ‘değer arttırma’ gibi kentsel   operasyonlardan kendini koruyabilmiş, ‘yavaş’ dönüşüm yaşayan, otantik varoluşunu, dokusunu, karakterini koruyarak gelişen, Istanbul’ da kalan belki de tek boğaz köyü.  “Bunu nasıl başarıyor?” sorusunu sorarsak, bunun iki tane temel yanıtı var. Birincisi İstanbul’ daki topoğrafik konumu: bir yanda Fethipaşa korusu, diğer yanda Nakkaşbaba mezarlığı arasında bir vadiye yerleşen köy, Bağlarbaşı tarafında arka uçtaki kentsel gelişmeden kısmen kendini topoğrafik sınırlarla yalıtabilmiştir. Bu sınırlar içindeki fiziksel-karakteristik dokusu ‘sit alanı’ kapsamında da korununca; yıkılmadan yenilenerek varolmayı  zorunlu kılan alçak katlı, eski eser ağırlıklı bir doku olarak konumunu sürdürebiliyor. İkincisi bu doku sayesinde 1980’lerden başlayarak ciddi bir entelektüel göç alarak buradaki doku hem yenileniyor hem de yaşayanlar anlamında yeni komşuluk ilişkileri üretiyor. Bu entelektüel göç, gün geçtikçe artmasına rağmen hızlı bir dönüşümle değil; müzakere, karşılaşma, kabullenme, karşılıklı birbirinin varlığını kabul ederek ilerleyen bir süreçle gerçekleşiyor. Bu nedenle neo-liberal ekonomilerle üretilen hızlı kentsel dönüşümlerde olduğu gibi alt-ekonomiyi, ekonomik dengesizlikleri, komşuluk ilişkilerini ortadan kaldıran, bölgeler arası ekonomik göstergeleri uçlara taşıyan ayrışmalar burada gözlemlenmiyor. Onun bu koşullarda İstanbul gibi hızlı dönüşümün yaşandığı bir kentte kendi kimliğini koruyarak ağır evrimleşmesi; bir taraftan kentleşme ile kaybedilen pek çok olgunun hala varolabildiği bir yaşam alanını temsil etmesini sağlıyor, diğer taraftan da onun bu kimliğini gözler önüne sunan Tv dizileri, reklamlar, sayesinde de bir turistik cazibe merkezi haline geliyor.

*Kuzguncuk_Bostan

Bostan ise bu kentsel doku içinde kalan, son yeşil boşluk olarak hem yerel yönetimler, hem de  ekonomik iktidarların İstanbul’un hızlı kentsel dönüşümünün Kuzguncuk’ taki anahtarı olarak her 10 yılda bir gündeme taşınıyor. Bostan olarak korunması gerekli bu alan; İmar Planlarında 1980’lerin ikinci yarısında  yapılan oynamalar sonucu bunlara karşı açılan davalar gibi hukuki düzlemlerde de verilen savaşlarla, 1990’ da ve 2000’ de buradaki bilinçli yerel oluşumlar sayesinde korunabilmiş ve 2010’da tekrar bu alan üzerindeki planlar gündeme gelmiştir. Mülkiyet hakkını elinde tutan Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bu alana bir proje  hazırlatılarak, hayata geçmesi için bir girişimde bulunulmuştur.

*BostanA Alternatif Proje Girişimi

BostanA Alternatif Proje Girişimi ise, bu projeye alternatif olarak, alanın hem kullanımını hem de kullanım potansiyellerini alanın karakteri bozulmadan nasıl sürdürebileceğini göstermek amacı ile başlatılmıştır.  Katılımcı bir süreçle geliştirilmeye başlanan bu çalışma, bir taraftan Bostan’ ın süregiden yaşantısını katılımlarla zenginleştirerek teorik bir egzersizden çok, pratik uygulamaya dair yeni üretim olanaklarını ve ekonomi modellerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Kent platformunda, kimliğini koruyarak açığa çıkaracağı kamusal kullanımlarla hem Kuzguncuk’ a hem de İstanbul’ a  yeni kentsel kullanımlar sunabilecek;  ortaya koyduğu ekonomik model ile bir kent parçasının ‘değer’ ine ilişkin  yeni bir öneri sunabilecektir. Mimarların sosyal bir aktör (katalizör) ve mimarlığın bir iletişim aracı olduğu bu çalışma ile; alternatif olunan projenin hem yapısal durumuna hem de kentteki bir alanın ‘değer’ine ilişkin bugünün kent politikaları, kentleşme modelleri üzerinden yeni bir müzakere alanı açılarak, bu alana ilişkin yaklaşımların ‘tek bir model’ üzerinden yapılamayacağı gösterilmeye çalışılmaktadır. ‘Mülkiyet hakkı’ ndan çok  ‘kullanım hakkı’ na odaklanan bu çalışma, tarafları yeni  bir müzakere alanına taşıyarak, Bostan’ ın sahip olduğu değerleri kaybetmeden yaşatılabileceği  alternatif modeller üretmeye zorlayabilirse görevini başarı ile yapabilmiş olacaktır.

Süreç:

Bu çaba ile Kuzguncuk ittifakı, Bostan’ ın sahip olduğu değerleri kaybetmeden yaşatılabileceği  alternatif modellerin de mümkün olabileceğini ve bu yönde ortak bir çaba içine girebileceklerini gösterdi.  Tüm proje onay süreçlerini takip ederek, kurumlarla iletişimini kaybetmeden sürekli tetikte ve proje ile ilgili gelişmeleri izledi.  28.06.2012’de Kültür Ve Turizm Bakanlığı, İstanbul 6 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Kuzguncuk bostanında yapılmak istenen özel ilköğretim tesis alanı yapılaşma başvurusunu; programı ve yapı kütlesi nedeni ile Kuzguncuk mimari dokusuna uyumlu olmaması gerekçesiyle uygun olmadığına, ayrıca parsel içinde tespit edilen bostan havuzunun korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilerek koruma grubunun 2.grup olarak belirlenmesine karar verdi.

Kuzguncuklular bu kararla biraz nefes aldılar, zaman kazandılar ancak süreç  de direniş de bitmiş değil…

Kamusal Destekli Tasarım Atölyesi:

Bundan sonraki süreçte bostanın Kuzguncuk için önemini ve değerini görünür kılacak en iyi durum; buranın yaşamaya devam etmesi ve  Kuzguncuklular’ın bu alan içindeki paylaşımlarının olanaklarının artması olacaktır.

Bu süreçteki en değerli katkılardan biri:

Hamburg Güzel Sanatlar Üniversitesinde Deneysel Tasarım profesörü ve adhokrasi sergisi tasarımcısı Jesko Fezer ve öğrencilerinin  30 Ekim-3 Kasım  2012’de 1. İstanbul Tasarım Bienali çerçevesinde gerçekleştirdikleri “Kamusal Destekli Tasarım Atölyesi” olmuştur.

Bu bir haftalık süreç içinde, Bostanda bir hafta sonu etkinliğine dönüşecek bir dizi geçici müdahalenin üretildiği; birleştirici ve motive edici bir çalışma deneyimledik.  Oyun alanları (futbol alanı, tribün, salıncak, tavla), çay ocağı, piknik alanı… gibi basit düzenlemeler ardında tetikleyici ve merak uyandırıcı pek çok duygulanımı peşinden üretti.  Bilgi Üniversitesi Tasarım Bölümünden Meriç Kara ve öğrencileri, Kuzguncuk İlkokulu öğrencileri bu çalışmalara doğrudan katkı üretirken;  yerel mimarlar, Kuzguncuklular  ve Kuzguncuk Muhtarı  bu çalışmalara destek verdiler.

Kollektif üretimlerin kendilerine ait zamansallığı, bilgi üretimi ve yayılımı vardır. Bu çalışma; doğrudan yapmaya yönelik fiziksel karşılaşma ve yakınlaşma, ortak deneyim ve işbirliğinin yarattığı güven ile  ‘ortak müzakerelerin’ , ‘ortak duygulalanımlar’ın başka hiçbir şeyin sağlamadığı kendine özgü bilgi üretimi ve yayma, paylaşma imkanı olduğunu  bize yeniden göstermesi anlamında çok kıymetli.

Bu süreçte ancak toplumsal, çevresel ihtiyaç ve tehlike söz konusu olduğunda ortaya çıkan duygulanımların ve çabaların; gündelik hayat içinde sürdürülebilmesinin önemini açığa çıkartan bir deneyim yaşadık. Bu ortamların ortak duygulanımların eğitimi, deneyimi kadar karşılıklı olarak deneyim yaratmak,ortak karar ve müzakere süreçleri yoluyla toplumsal  ve demokratik ortamlar üretme açısından da ne denli önemli bir kaynak olduğunu da unutmamak lazım.

Tasarımcıyı içinde bulunduğu ortamı ‘estetize’ etmekten başka bir çare ya da rol bırakmayan güncel eğilimlerin karşısında durmaya çalışan bir mimar olarak, bir ‘Kuzguncuklu’ olarak;  kendi mücadelemiz içinde  bu deneyimi üretme ve yaşama imkanı  sağlayan başta  Jesko Fezer ve öğrencilerine, Adhokrasi sergisi küratörü Joseph Grima’ya, çalışmayı Kuzguncuk’a taşımamızı sağlayan yardımcı küratör Pelin Tan’a,  bu süreçte yer alan ve katkı sağlayan herkese çok teşekkür ederiz.

Boğaçhan Dündaralp

tara0032

2012-11-01 15.56.192012-11-01 16.00.192012-11-01 16.02.272012-11-01 16.04.332012-11-01 16.12.542012-11-01 16.54.312012-11-01 17.03.262012-11-02 15.09.232012-11-02 15.14.23

Kuzguncuk: Bostan; Public-supported Design; Workshop

*Istanbul_Kuzguncuk

Kuzguncuk is perhaps Istanbul’s sole village to have survived along the Bosphorus. It has succeeded in defending itself against the intensive rise in construction, the rapid transformation in traffic and various urbanistic operations choking thecity. These urbanistic operations, are conducted under the motto of “urban transformation” to impose gentrification in various parts of Istanbul at the cost of displacing former inhabitants and for the sake of so-called “added value”. Kuzguncuk has been able to keep itself astride from all this, experiencing its own slow transformation and evolving within its own authentic life style, maintaining its fabric and character. “How does it do it?” one might ask. There are two basic answers to this question.  The first has to do with its topographical situation in Istanbul: Kuzguncuk is a village nestled in a valley which is bordered by the Fethi Pasha Woods on one side and the Nakkashbaba cemetery on the other. It has been able to protect itself from the concrete jungle of the Baglarbasi disrict to its east, thanks to its own topographical borders. Having been declared a protected site, its physical and characteristic fabric within these borders has aslo been preserved. Its fabric is composed mainly of ancient buildings, not more than a few storeys high, which cannot be pulled down and have to be renovated. Secondly, thanks to this fabric, Kuzguncuk became prized by intellectuals who began settling there from the 1980s on. This led to the renewing of the existing fabric and to new neighbourly relations. This intellectual immigration, increasing day by day, has not however led to a rapid transformation but is rather evolving in a process of negotiation, encounter, acceptance of one another between the old and new inhabitants. This is why the economic imbalances, the disappearance of neighbourly relations, the extreme disparity in economic indicators between regions, all characteristic of rapid urban transformation projects developed by neo-liberal economies, are not to be found here. Evolving at its own pace while maintaining its identity in an Istanbul undergoing rapid change, allows Kuzguncuk to flag up a life style which has been sacrificed to urbanisation elsewhere.  This very setting, found so attractive by TV serials and advertisements, also adds to its becoming a centre of attraction for tourism.

*Kuzguncuk_Bostan

Bostan, the kitchen garden,being the lastpatch of vacant green in the midst of this urban fabric is coveted every ten years by both local administrations and economy magnates as the key to Kuzguncuk’s rapid urban transformation. This land which needs to be protected as a kitchengarden, had been subject to assault by tampering on the city’s Master Plan in the late 1980s. This assault was countered by a legal struggle launched by the conscientious locals who succeeded in gaining the law suits they brought against two such attempts in 1990 and 2000. In 2010 this coveted piece of land was once again threatened by a new attempt .The Directorate General  for Foundations, who is at present  in possesion of the title deed for this property, commissioned a project* and has made a move to implement it.

*Alternative Project Initiative BostanA

The Alternative Project Initiative BostanA was launched as an alternative to the previous project with the aim of showing how the Bostan can be potentially used and sustained without harming its original character. Encouraging a participatory perspective from the onset, the alternative project is less a the oretical exercise than an attempt to diversify and enrich the Bostan’s present life through practical measures allowing for new modes of production and economic models. The Project proposes to reveal how a given space can be put to public use while preserving its identity at the urban level, how it can offer new urbanistic uses not only to Kuzguncuk but to Istanbul at large. With the economic model it proposes, the Project also puts forward a new perspective on the “value” of an urban space. Bearing in mind that architects are social actors and that architecture is a mode of communication, the Project aims to open a new debate on existing urban policies and urbanisation models by contesting the structural aspects of the previous projects as well as the “value” attributed to a space in the city.  In so doing, the Project attempts to show that a “single model” approach cannot be imposed on this space.

Focusing on the “right to use” rather than the “right to property”, the Project will deem itself successful if it contributes to drawing the concerned parties to a new platform for negotiation and instigates the development of alternative models allowing the Bostan to maintain its existence without losing its values.

Public-Support Design Workshop:

The best scenario for Kuzguncuk, in the future, is to increase the possibilities for sharing in this neighbourhood and to keep it alive – a scenario, which would highlight the importance and value of the orchard for Kuzguncuk.

One 0f the most important contributions, during this process, was:

The “Public-supported Design Workshop” realized by Jesko Fezer (a professor of Experimental Design at Hamburg University of Fine Arts and a designer at the adhocracy exhibition) and his students at the 1st Istanbul Design Biennial between 30 October and 3 November 2012.

During this weeklong period, we experienced a cohesive and motivating project around a series of ad-hoc interventions that turned into a weekend event in the orchard. Simple arrangements like playgrounds (a football field, a grandstand, a swing, backgammon), tea garden and a picnic ground produced catalysing sensations that evocated curiosity. While Meric Kara from Bilgi University Department of Design and his students and the students at Kuzguncuk Primary School were directly involved in this event, local architects, Kuzguncuk residents and neighbourhood administrator (muhtar) provided support.

Collective production contains a unique temporality, knowledge production and dissemination processes. This work is invaluable since it shows us the fact that physical encounters and rapprochements that aim at direct production, trust that emerges from common experience and collaboration, “common negotiations” and “common sensations” provide an opportunity for a unique kind of knowledge production, dissemination and sharing.

In this process, we experienced a process that revealed the value of keeping the sensations that emerge from social and environmental needs and threats alive in our daily lives.  As much as experiencing and being educated by these contexts and sentiments, we have to create mutual experiences and remember the fact that they are a very important source in terms of producing social and democratic contexts through common decision and negotiation processes.

As an architect that tries to resist contemporary trends that limit the role of the designer to a mere “aestheticization” of her environment, and as a Kuzguncuk resident, I want to thank Jesko Frezer and his students, Adhocracy exhibition curator Joseph Grima, and the associate curator Pelin Tan, who helped us carry this project to Kuzguncuk, and all others who participated and contributed in this process and helped us produce and keep this experience alive.

Boğaçhan Dündaralp

223602_10151165811878353_748091256_n311119_10151165812693353_1975016439_n374098_10151165812238353_1614120997_n30975_10151165813698353_1639128221_n316537_10151165811523353_527216392_n390108_10151165812878353_865717751_n416778_10151165810663353_807525345_n486149_10151165813163353_1069551405_n533506_10151165813813353_578549241_n536333_10151165810523353_2147022583_n547027_10151165812448353_2109925231_n387956_10151165809848353_1294189356_n559382_10151165809953353_1261554005_n391761_10151165812538353_1384803233_n550244_10151165813498353_160252489_n (1)437_10151165813933353_1231645769_n

ilgili link : design.hfbk-hamburg

ilgili link: An Architektur

2012/08: LMYO Şantiye Haberleri II / Lüleburgaz

Ağustos 13, 2012 § Yorum bırakın









daha önceki şantiye haberleri ve proje hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Creative Commons Lisansı
Bu çalışma Creative Commons Attribution-Gayriticari-NoDerivs 3.0 Unported Lisansı ile lisanslanmıştır.

2012/05: İzmir Körfezi Kıyı Hattının Düzenlenmesi / İzmir Life

Ağustos 10, 2012 § Yorum bırakın

medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.

izmir büyükşehir belediyesi’ nin haberi için tıklayınız.
13 ağustos 2012 tarihli izmir büyükşehir belediyesi’ nin proje hakkındaki güncel haberi için tıklayınız.
ntvmsnbc.com haberi için tıklayınız.
cnnturk.com haberi için tıklayınız.

Creative Commons Lisansı
Bu çalışma Creative Commons Alıntı-Türetilemez 3.0 Unported Lisansı ile lisanslanmıştır.

2012/03/19: Manga ve Anime Dünyasının Sırları

Ağustos 10, 2012 § Yorum bırakın

NOBON sunar: ‘karanlıktaraf’ *

19.03 .2012 Pazartesi
Boğaçhan Dündaralp ile Manga ve Anime Dünyasının Sırları:
Boğaçhan Dündaralp Manga ve Anime dünyasının sırlarını anlatıyor. Japon’lar manga ve animelerde neler ile yüzleşiyor, nelerle hesaplaşıyor, hesaplaşmayı nereye taşıyor ve bizim hesaplaşamadıklarımız…
20:30 @indigoLounge

* ‘karanlıktaraf’ nedir?:
Işık altında olan, görünüp duran ya da görünmesi için aydınlatılan şeyler hep gerçekler değildir. Diğer gerçeklikleri keşfetmek için göz kamaştıran ışık kaynaklarına doğru kör gözlerle yürümek, ya da aydınlığın dışındaki gölgelere girmek gerek. :
Konuklar ‘karanlıktaraf’ tan hikayeler anlatıyor.

etkinlik sayfasına gitmek için tıklayınız.

mimarizm.com etkinlik haberi
arkitera.com etkinlik haberi

2012/02/02 Açık Radyo / Açık Mimarlık Programı

Ağustos 10, 2012 § 1 Yorum

KONUMLANMA VE MESAFE

“İki Şubat programını Boğaçhan Dündaralp ile gerçekleştirdik ve “mimarlığın neye muktedir olduğunu araştırmak” üzerine konuştuk. Programı kaçıranlar ve yeniden dinlemek isteyenler için Podcast BLOG‘a ve Açık Siteye yüklendi.”
AÇIK MİMARLIK/ İpek Akpınar, Hüseyin Kahvecioğlu, Cenk Dereli
dinlemek için aşağıdaki ses yürütücüsünü çalıştırabilirsiniz.
linkler:

12/2011: “Deneysel Mimarlık”: Nerede başlar, Nerede biter?/ XXI mimarlık kültürü dergisi

Aralık 7, 2011 § Yorum bırakın


Metni ve XXI Aralik/Ocak Sayısını dijital ortamda okumak için tıklayınız.

Metni pdf olarak okumak icin tıklayınız.

11.2011/01.2012 LMYO Şantiye Haberleri / Lüleburgaz

Kasım 25, 2011 § 1 Yorum



















LMYO sosyal ve eğitim tesisi yapısı

Kırklareli Üniversitesi Lüleburgaz Meslek Yüksek Okulu, iki eğitim yapısından oluşan, belirli bir plana göre büyümeyen, çok büyük bir araziye sahip olduğu halde bir kampüs planına sahip olmayan bir yerleşke.  Hatta bu ek yapının projelendirildiği zaman diliminde tek binanın bulunduğu ve yapının uygulamaya geçme sürecine kadar ikinci bir  ‘tip okul binası’ nın da profesyonel bir planlama olmadan yerleştirildiği bir alan.

Kampüste tek bina varken binanın ihtiyaçlarına göre ve araziye yerleşimine göre planlanan, kafeterya, yemekhane ve iki adet çok amaçlı amfiye sahip olan bu sosyal yapının tüm mekanları çok amaçlı etkinliklere olanak sağlayacak biçimde tasarlandı. Ancak, uygulanmaya başlanacağı zaman yeni bitirilmiş ikinci okul yapısının varlığı gözardı edilemeyeceği için konumu yeniden sorgulandı ve yeni bir konum belirlenerek yapımına başlandı.

Konumlanmasında seçilen temel kriterler; “ iki eğitim yapısına nasıl hizmet edeceği, oradaki sosyal yaşantıyı nasıl çoğaltabileceği? “ oldu. Ufku olabildiğince açık, her mevsimde farklı bir manzaraya sahip doğal peyzajına bakan oturma alanları ve terasları olan bu yapı; farklı mevsimlere göre açık ve kapalı olarak pek çok etkinliğe olanak sağlayarak; kampüse yapılacak bundan sonraki yapılar için de bir referans noktası olmayı hedeflemektedir.

Bu yapının belki de en önemli özelliği, iki bina üst üste konmuşçasına katların birbirinden bağımsız olması, üst katlardaki amfiler ve teraslara dış mekandan ulaşılmaları… Bu özellik, kalabalık kullanımları ve kampüsteki açık alanda yer alan sosyal kullanımları arttıracak; yapının daha çok kişi tarafından kullanılmasına olanak sağlayacaktır. Gerektiğinde hem aktiviteleri ve kalabalıkları ayırmak, gerektiğinde de bir arada olmalarını sağlayacak basit, mekansal bir kullanım sağlanmış olmaktadır.

Kamusal ve yoğun kullanıma sahip bir yapı olması nedeniyle kaplamasız, sıva-boya ve bakım gerektirmeyen yapı malzemeleri kullanılmıştır. Modüler ve prefabrik sistemlerle üretilen, tüm tesisatların kaplama ardına gizlenmeden açıkta olacağı bu yapı, kampüsteki diğer iki yapının aksine sadece fonksiyonel işlevleri karşılamak hedefli olmayan bir eğitim yapısı anlayışındadır.

Bu yapı, sadece bina olmayı değil; mekanları, kullanımları, imkan verdiği sosyal ilişkileri, aurası, hissettirdikleri, düşündükleri ile bir bütün olmayı hedeflemektedir. Yaşarken bu niyetlerin ne kadar görünür olacağını merakla beklemekteyiz.

Boğaçhan Dündaralp / Lüleburgaz Belediyesi  Kentim-Kendim dergisi, sayı:15 /temmuz-eylül 2011 

arkitera  haber linki için tıklayınız…

2011/10 Architecture News: Letter from Turkey / Wallpaper*

Ekim 12, 2011 § Yorum bırakın

“Lüleburgaz Yildizlari Football Academy (LYFA), Lüleburgaz, by DDRLP

This football-training centre for children barely registers on the radar; the multipurpose indoor arena, with classrooms and changing rooms between playing fields, hugs the flat landscape. Rather than blindly follow today’s fashion for iconic buildings, DDRLP had wider ambitions: to provide greater opportunity for social interaction in the town. An elliptical plaza and pedestrian bridge connect the academy to a public park. People’s knowledge and craft are utilised to put the locally sourced materials together in the construction process and to give the building more ‘soul’. Excavated soil forms the base of the grandstands.”

By Tony Minichiello

*© 2011 Wallpaper.com/ 12.10.2011

link için tıklayınız.
haberin tamamı için tıklayınız.

2011/08: boğaçhan dündaralp medya arşivi yayında…

Ağustos 4, 2011 § Yorum bırakın

“Düşünülen, yazılan, konuşulan, tartışılan, paylaşılan, yayınlanan, yayınlanmayan… mimarlık bilgimizin alanını genişletmek için kullandığımız, biriktirdiğimiz konuları içeren bu medya arşivini elimizin altında olsun, kolay ulaşabilelim ve yeniden paylaşabilelim isteği ile bu mekanda bir araya getiriyoruz.”

_ arkitera haber linki için tıklayınız.

2011/07: mimari zaruri umumi / haber dosyası / arkitera

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın

Feneryolu Sabit Pazar için Tuvalet (Kadıköy, İstanbul)
Mimar: Boğaçhan Dündaralp

“Yapı, iki caddeyi birbirine bağlayan feneryolu sabit pazarının, feneryolu caddesi cephesini oluşturur. Bu bağlamda yalnız pazaryeri  için bir ‘giriş’ değildir. Pazaryerini parka ve bağdat caddesine bağlayan aksın bir ucunu tanımlar. Yapının oluşturucu öğeleri, referanslarını bu bağlamdan alır. Pazarın bağdat caddesi girişinde yapılan park düzenlemesi  pazaryeri için yeni bir giriş bağlamı yaratmıştır. Feneryolu caddesi giriş bölgesinde yapılan bu wc yapısında,  bu düzenleme ile bir bağ kurulması ve yeniden kurgulanması proje tasarımının çıkış noktasıdır.  Tasarım,  pazaryeri için değişen bağlamın izlerinin taşınarak, yapısal olarak yeniden kurulması üzerine odaklanmıştır. Projeyi oluşturan yapısal öğeler, park düzenlemesinin ve pazaryerinin belirleyici  malzemelerinin  klonlanarak projede yeniden birleştirilmesi  yoluyla bağlamla ilşkilendirilmesinde kurucu bir rol  üstlenmişlerdir.” – proje dosyasından

“Sabit pazar yenilendiği için tuvalet şu an yıkılmış durumda. Fakat proje metninden yola çıkarak özetleyecek olursak: Yapı iki caddenin birbirine bağlandığı Feneryolu sabit pazarında yer alıyor. Pazarın girişinde yer alan bu tuvalet, pazarın çevresiyle olan ilişkisinın yanı sıra Bağdat Caddesi ile pazarın yer aldığı park arasındaki bağlantıyı da kuvvetlendiriyor.

Projede kullanılan malzemeler ise sabit pazar ile bütünlük oluşturacak şekilde seçilmiş. Cephede yer alan metal parmaklıklar gün ışığının ve temiz havanın içeriye girmesine olanak tanıyor.” – arkitera.com

_ proje dosyasını .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ yapı elemanları şemaları ve detaylı bilgi için tıklayınız.
+
_ “mimari zaruri umumi” haber dosyası için tıklayınız/arkitera.com

Creative Commons Lisansı
This work is licensed under a Creative Commons Alıntı-Türetilemez 3.0 Unported License.

2011/03: bostana alternatif proje girişimi

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın

_ kuzguncuk/bostan ve alternatif proje hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.
_ “bostan yeşil iken pazarlığa oturulmaz.” /arkitera.com haberi için tıklayınız.
_ “kahramanbostan.org”

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.

2011/07: 2010 XII. ulusal mimarlık ödülleri ve sergisi / müge cengizkan

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın


_ medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ müge cengizkan’ ın değerlendirme yazısını online okumak için tıklayınız.

2011/05: 17. taşkışla bahar şenliği / kuzguncuk bostanı fanzin atölyesi

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın

atölye organizasyon: seda tuğutlu, oğuzhan saygı, elif gökçen tepekaya, begüm moralıoğlu, selin uğur, sunay paşaoğlu, figen inam, yılmaz taha sezgin, fatih kesekçi

pafta no* // katılımcılar: 
P1 //  arda bakıryol_birinci sınıf
türker naci şaylan_birinci sınıf
P2 //  ahmet arif aksoy_ikinci sınıf
P3 //  ayşe dede_üçüncü sınıf
P4 //  ayşegül çakan_ikinci sınıf
P5 //  seda tuğutlu_birinci sınıf
burak öztürk_ikinci sınıf
P6 //  ceren okumuş_ikinci sınıf
P7 //  dilara dağlı_ikinci sınıf
ayşe kahraman_ikinci sınıf
fulya doğru_ikinci sınıf
P8 //  sunay paşaoğlu_birinci sınıf
elif gökçe tepekaya_birinci sınıf
P9 //  yılmaz taha sezgin_birinci sınıf
selin uğur_birinci sınıf

* paftalar/fikirler için bkz. fanzin

davetli tartışmacılar: boğaçhan dündaralp, lale ceylan

“Boğaçhan Dündaralp ile fanzin atölyesi fikri, dokuz birinci sınıf öğrencisinin Kuzguncuk Bostanı hakkında düşünmesi, heyecan duymasıyla başladı. Atölyenin ilk ayağı bu dokuz öğrenciyle bostanda gerçekleşti. 1 Mayıs Pazar günü bostanın alternatif kullanımlarını çoğaltmak, geliştirmek fikriyle bostanda bir yerleştirme yapıldı. Yapılan yerleştirmenin çıktıları değerlendirilip, bu sefer 17. Taşkışla Şenliği’ nde on beş katılımcıyla bostanın var olan potansiyellerini ortaya çıkartmak, çoğaltmak, tartışmak için fanzin atölyesi düzenlendi. Bu atölyenin çıktısı olarak üretilen fanzin Taşkışla Şenliklerinde okula dağıtıldı.” – arkitera.com

_ atölyede üretilen tüm fikirleri fanzinden okumak için tıklayınız.
_ http://kuzguncukworkshop.tumblr.com/
+
_ etkinlik haberi için tıklayınız/arkitera.com
_ şenlik anasayfası ve programlar hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Creative Commons License
“kuzguncuk bostanına alternatif fikirler” fanzini is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.

2011/05: 17. taşkışla bahar şenliği / TaM24sa. taşkışla avlu – ütopia

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın


“Farklı bir tasarım deneyimi yaşatmayı,
Taşkışla üzerine geliştirilen fikirleri herkesle paylaşmayı hedefleyen TaM24sa.,
Boğaçhan Dündaralp, Sinan Omacan, Burcu Serdar Köknar, Esin Yürekli ve Cem Kozar dan oluşan bir jüri tarafından değerlendirildi ve Ortabahçe’de sergiye açıldı.Düzenleyenler: Funda Uz Sönmez, Cenk Hasan Dereli

_ TaM24sa etkinlik fotoğrafları ve videoları için tıklayınız.
+
_ etkinlik haberi için tıklayınız/arkitera.com
_ şenlik anasayfası ve programlar hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

2011/05: 17. taşkışla bahar şenliği / eskizleriyle 3 mimar

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın

– fotoğraf: arkitera.com

“Şenliğin açılış etkinliği, Sinan Omacan ve Boğaçhan Dündaralp ile “Eskizleriyle İki Mimar” söyleşisi oldu. Sinan Omacan söze provakatif bir biçimde “ben eskiz yapmam” diyerek başladı. Öğrencilik yıllarında başlayan tasarım etkinliğinden seçtiği görseller eşliğinde yaptığı sunumunda, mimarlığın diğer önemli temsil araçlarından maketi, eskiz gibi kullandığını vurguladı. Düşüncenin eskizinin evrilmesinde her türlü aracın kullanımının önemine değinerek bitirdiği konuşmasının ardından Boğaçhan Dündaralp, eskiz defterlerinin sayfalarından oluşan kısa filmiyle, uzun zamandır keyifle, vazgeçilmez olarak, tutkuyla sürdürdüğü eskiz defteri tutma alışkanlığını paylaştı. Eskiz defterinin düşünme aracına dönüşmesini, zaman içinde, kendi mesleki gelişimiyle değişen, dönüşen eskizle düşünme pratiğini gözler önüne serdi.” – arkitera.com

_ etkinlik haberi için tıklayınız/arkitera.com
_ şenlik anasayfası ve programlar hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Creative Commons License
” boğaçhan dündaralp/eskizler” filmi is licensed under a Creative Commons Attribution-NoDerivs 3.0 Unported License.

2011/05: parçalayarak birleştirmek / LYFA / proje

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın


_ medya içeriğini .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ XXI 99. sayı online okumak için tıklayınız.

2011/04: vertical urbanity / düşey kentsellik / sunum / lecture

Ağustos 1, 2011 § Yorum bırakın

CRAFTED TOWER

ARCHITECTURAL ASSOCIATION SCHOOL OF ARCHITECTURE
AA ISTANBUL VISITING SCHOOL


_ etkinlik haberi için tıklayınız.
_ etkinlik duyurusu için tıklayınız.
_ “AA / crafted tower” hakkında daha fazla bilgi için tıklayınız.
_ atölyede üretilenler ve değerlendirmeler dosyası için tıklayınız.

2010: röportaj / arel üniversitesi

Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın

arel üniversitesi öğrencileri’ nin boğaçhan dündaralp ile röportajları.

2010/02: ropörtaj – değerlendirme / londra_istanbul

Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın

“Bu Tür Çabalar, Pek Çok Açıdan Kendisini Bir Deneyim Olarak Üretiyor”

_ röportaj metnini .pdf formatında görmek için tıklayınız.
_ röportaja ulaşmak için tıklayınız/arkitera-söyleşi
_ londra_istanbul değişim programı brüksel/CIVA programı

2010/02: değerlendirme / londra_istanbul

Temmuz 30, 2011 § Yorum bırakın

Londra-İstanbul Değişim Programı Amacına Ulaştı mı?

Aslı Kıyak İngin: Bence bir deneyim kazandırdı. Ve hala devam eden bir deneyim, bitmiş değil. Bu tür bir değişim programının sadece sunum ve gezi ile sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Ortak üretim süreçleri denenmeye devam edilmeli. Ayrıca güncel kent ve mimarlık ortamı ile ilgili paylaşımların, görüş alışverişlerinin de bu tür programlara eklenmesi gerekir. Bir de İstanbul ölçeğinde bu tür değişim ve paylaşım ortamlarının yerel veya uluslararası ölçekte başlatılması faydalı olacaktır.

Boğaçhan Dündaralp: Bir etkinliğe ait bir durumu anlatmaktan çok, onun içinden çıkanı ifade etmek bana daha önemli geliyor. Bu nedenle durumu iyi ya da kötü olarak değerlendirmekten öte, bizim burdaki etkileşimimizle beraber sürecin sonunda nelerin açığa çıkacağı sanırım bu soruyu daha iyi ve faydalı olarak yanıtlayacaktır. Henüz sürecin tamamlanmaması, seyir grafiğinin değişkenliği ortak üretim bağlamında kişisel deneyime göre daha deneysel bir durum oluşturmuş görünüyor. Kişisel olandan daha sonuçsuz ve ızdıraplı bir süreç gibi görünüyor. Bu nedenle sonuç beklentisiz, sürecin sonunda oluşmuş deneyim olarak sonradan okumalara açık bir durum olarak bu konuyu ele almak gerekecek. Bu aşamada soru etkinliğinin mimarlık ortamında rolü ve bizim bunu ne kadar değerlendirebildiğimiz bağlamında sorulabilirse daha açıklayıcı olabilir.

”Exchange” değişim teması altında yapılan bu çalışma, İngilizler’in çok tipik ‘’bilgi toplama” ve kültürel ”tanıma” modelini sürdürüyor gibi görünüyor. Bizdeki gibi ”genç mimar” yerine ”emerging architect”i kullanıyorlar. Emerging gelecek vaad eden, umut veren bağlamında kullandıkları bir kavram… Gittikleri ülkelerdeki kendilerince farklı görünen taze, genç fikir ve mimarlıkları keşfetmeye yönelik bir niyet seziliyor. Ve kendi ülkelerini temsil eden benzer kuşaklarla etkileştirerek, bir tür ‘’merkez” olma sorumluluğu sergilemeye çalışıyorlar. Ancak bu niyetin bir çabaya dönüşmüyor olması, kendilerince karşısındakileri formüle etme konusundaki ısrarlı halleri, bunun aksi yöndeki açılım çabalarımızda fazlası ile ortamda bir gerilim yarattı. Bize bakışta bize kültürel pozisyonumuzu ‘’oryantalist” bir tavırla figürselleştirmeye çalışmalarını da onların en büyük zaafiyeti olarak gördüm. Mimarlık, Londra’da tasarım ve sanat gibi belirgin bir rol edinememiş olmasının ağırlığını hissediyor olmalarını fazlası ile hissettiğimi söyleyebilirim. Mimarlığın bu pozisyonu üzerine kafa yorsalarda bence bu kendileri için ağır bir hesaplaşma noktası oluşturmuş. Bu etkinlikteki çaba da tasarım ve sanatın Londra’da edindiği role benzer bir rol için bir dizi etkinlikle kendi varlıklarını gündeme getirmek olduğu söylenebilir. Londra Mimarlık Festivali de mimarlığı bir şekilde gündeme getirmek için benzer etkinliklerden biri olarak bu duruma eşlik ediyor.

Onların bu seçici geçirgen, koleksiyoner halleri, kendilerince formülleştirmeleri içinden geçtiğimiz özellikle yarışma-ortak çalışma ve workshop süreçlerindeki temel didişme konumuz oldu. Londra’daki mimarlık ortamını anlamak için bir fırsat olsa da onun için de bir şeyler yapıp yapamayacağımıza ait de bir sınama alanı yaratması da ilginç bir deney alanı oldu. Sürecin sonun merakla bekliyorum.

Nilüfer Kozikoğlu: İlk zamanlarda bize bir mail geldi ama Ömer ve Pelin’e gitmedi. Ben de o toplantıların hemen sonrasında kurumlara şunu sordum:”Sadece tanık mı olmak istiyorsunuz, yoksa tanımladığınız başka bir rol var mı?”. “Tanık olmak” cevabını aldım ve o günlerden başlayarak etkisiz eleman duygusu üzerimizdeydi. Çok açık söyleyeyim, kurgulanan şey zaten sonu planlanmış vaziyette. Çünkü gene İngiltere’nin kendi ortamının getirdiği hata yapmama ihtiyacı tam tersine hata getiriyor. Para meselesi, sorumluluk meselesi o kadar derin ki bu da fikir üretme yoğunluğuna gelebilme imkanını ortadan kaldırıyor. Örneğin jüri yapacağız, önerilerinizi gönderin diyorlar ama jüri kim belli değil. Büyük ihtimalle aynı dilde yazıp çizmeyeceğiz. Çünkü belli pratiklerin belli ortamlarda yarattığı ifade biçimleri vardır. Şunu söylemek istiyorum etkileşimde ya da yarışmanın derininde daha ilk günlerden bir çıkmaz içinde olduğumuzu hissettim. Bir malzeme göndersek de, bu nasıl anlaşılacak, değerlendirme kritiği ne, jüri raporu gelecek mi, jüri kimlerden oluşuyor hepsi belirsizdi. Ya çekip gidecektik ya da güle oynaya kendi yöntemlerimizle işin içinden baz alarak ilerleyecektik. Öyle oldu.

 _ röportaja ulaşmak için tıklayınız.

Where Am I?

You are currently browsing the ve diğerleri category at boğaçhan dündaralp.